Ana içeriğe atla

      DOĞANIN TUALDEKİ SERANADI
                                                                                                   Vural Yıldırım-Müzikbilimci                                                                                            

Bursa doğumlu Fatih Sarmanlı, kendi kuşağı içinde ayrı bir yerde durur. Eserlerindeki dinamizm ve durağanlık zıtlığı, doğduğu şehrin atmosferinden kaynaklanır. Picasso’nun kübik altyapısını hazırlayan İspanya köyleri gibi Sarmanlı’nın kaynağı da Bursa ve Anadolu’ya dayanır.

Sanatçılar kendi eserlerinde kendileriyle çatışır. Sürekli “benlik “ eserlerin ruhunu belirler. Ruh sonuçta eserlere yansıyarak mühürlenmiştir. Sanatçı hangi akıma ait olursa olsun, hangi teknikle çalışırsa çalışsın, özgünlüğünü belirleyen yapıta yansıyan “ruh”tur.

Sarmanlı yapıtları arasında varolan en belirgin özellik, doğanın gizemli yanının aktarmak istediklerine gönderme yapmasıdır. Doğa bir mekan, aynı zamanda boşluğa açılan kapıdır. Boşluk ait olmanın ötesinde, “araf” gibi üzerinde en çok  konuşulan kavrama dayanır. Arada olmak, boşlukta olmak ya da mekanın içkin yapısına karşı durmak.

Estetik Sarmanlı’da yoğunlaştırılmış bir hale dönüşür. Bu süreç renklerin birbirleriyle olan uyumundan yola çıkarak, soyutlaşmaya yönelir.  Soyut olan artık uzlaşmaz çelişkileri özümseyerek, yeni bir kavram yaratma, izleticiye özgür beğeni sunmaya hazır boyalarla dolu palete dönüşür. Metaforik yaşam alanının doğadaki görselliği, mutlak genellemelerden uzak, realist perspektiftir. Yanılsamalar; illizyonik algılamalar değil, renk cümbüşünden yaratılan serenaddır.

Yapıtlar üzerindeki ritmik katmanlar, müzikal kesikleşe biçemin izdüşümüdür. Her fırça darbesi, senkronik müzikal motifteki konsananslardan beslenir. Yapıt sahibinin müzik beğenisi, tualde yansıyan armonik göndermelerle bütünleşir.

Bir sanat insanıdır sarmanlı, aynı zamanda hümanist. İyi bir sanatsever, gizli bir eleştirmen. Entelektüel yanını resimlerdeki fırça darbelerinde gizlemiştir. Kendisi ile yapılan sohbetler onun ve genel sanat tarihine yapılan bir yolculuktur. Birikiminin farkındadır. Bir o kadar da mütevazi…
                                  
                                                                                              

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...