10 Aralık 2019 Salı




Müzik Felsefesine Giriş

Bağlam Yayınları Müzik Bilimleri Dizisi
Editör: Vural Yıldırım
Yazarlar: Tarkan Koç-Vural Yıldırım
6. Baskı  2019

"20. yüzyılın başlarından itibaren teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi, düşünen insanı alternatif bir yaşam arayışına götürmüş ve bu arayış felsefede ereğine ulaşmıştır. Öyle ki, yıllarca insan için lüks bir uğraşı olarak görülmüş olan felsefe, şimdi yaşam için insansal bir korugan olarak anlaşılmış ve yalnız yaşam alanında değil, bilim ve sanat alanlarında da zorunlu bir gereksinme değeri elde etmiştir. Bu anlayış yönelgesinde müzikte ilk önemli yayın, Thedor W. Adorno'nun 'Philosophie der neuen Musik 'Yeni Müziğin Felsefesi)' adlı kitabıyla gerçekleşmiş ve giderek de tüm dünyada yaygınlık kazanmıştır."
İsmail TUNALI

16 Nisan 2019 Salı




Vural Yıldırım-Sanat Sosyolojisi

Editörlüğünü Derya Önder'in yaptığı ve Rahmetli Ömer Naci Soykan'ın derlemeleri iel değişik sanat dallarından kişilerin yazılarından oluşan Sanat Sosyolojisi kitabı Bilge Yayıncılık'tan çıktı.

“Sanat, yaşam tarzının bir ifadesidir. Bu açıdan toplumların sanatlarına baktığımızda, onların nasıl yaşadıklarını yani dünyayı, doğayı, toplumu, insanı nasıl algıladıklarını sanatlarından çıkarıyoruz. Plastik sanatlar olsun, söz sanatları olsun, müzik olsun her türlü sanat ifadesini kendi tarzında, kendi araçlarıyla ortaya koyuyor. Bu tarz, her şeyden önce somuttur. Sanat yapıtı diye bir şey varsa o, gördüğümüz, algıladığımız bir şey olarak somut bir nesnedir, adı ‘soyut sanat’ da olsa. Sanat sosyolojisi, bu somut, algısal şeyin kavramsal olana sosyolojik yöntemlerle çevrilmesidir. Bu da sosyolojik bir kavramlaştırmadır; sanatta algısal olarak ifade edilen şeyin sosyolojik dile çevrilmesi, sosyolojinin kavramlarıyla ifade edilmesidir.”

Prof. Dr. Ömer Naci Soykan

Prof. Dr. Ömer Naci Soykan’ın öğrencileriyle birlikte oluşturduğu bu kitapta müzik, resim, plastik sanatlar, mimarlık, fotoğraf, tiyatro, sinema ve endüstriyel tasarım alanlarında oluşturulmuş kuramsal ve uygulamalı metinlerle toplumbilimsel bir inceleme sunuluyor.

27 Mart 2019 Çarşamba


GELECEK YAPAY ZEKÂ VE MÜZİK
İnsanlığın evrimi hala sürüyor. Geldiğimiz noktada artık organ bağışları, negatif gelecek olgusu vb. tartışmaktan çok yapay zekâya odaklandık. Konunun ciddiyetini bilim insanlarının endişelenmesinden anlamak mümkün. Fakat bilim insanları bu konuda da ortak bir görüşe sahip değiller. Bir grup yapay zekânın gelecekte insanların işlerini kolaylaştırıp, yaşamın kaliteli hale geleceğini ve daha az çalışarak entelektüel ve sosyal faaliyetlere zaman ayrılacağını söylüyor. Diğer bir grup ise yapay zekânın işgücünün sonu olduğu ve bu noktada ciddi sorunlar yaşanacağına dair görüş bildiriyor.
Biz sanatçılar teknolojiden asla korkmadık. Aksine onların nimetlerinden yararlanmanın kolaylıklarını yaşadık. Teknolojik aletler ve teknolojinin kendisi sanatta kullanım amacına göre her zaman ilerlemenin önünü açmıştır. Yine de teknolojiye mesafeli olmanın yararlı olacağını söylemek gerekir. Sanat insana özgü bir edim olması ve doğanın nesnelliğinden yararlanılması, mesafenin neden önemli olduğunu anlamamızı sağlar.
Yapay zekânın geldiği noktada onu kabullenmemizin bir zorunluluk olduğunu yadsımamamız gerekir.  Bu konuda çalışana sanatçıların başında müzisyenler geliyor. Kaldı ki synthesizer, mixer vd. aletlerin naif te olsa yapay zekâ tanımlamasına girmesi mümkündür. Müzisyenler ve teknoloji uzmanları bu konuda oldukça iddialı çalışmalar yapıyorlar. Hatta internette yapay zeka şarkıcılarının albümleri yayınlanmaya başladı bile…
Yapay zekânın varlığı, öncelikle bizlerin gelecek kaygısını beraberinde getirmektedir. Yapay zekâ geleceğin negatif anlam yüklü zaman tanımlaması olarak hafızalarımızda yer etmeye başlamıştır.
Müzik yaşamın diğer alanlarından bağımsız düşünülemez. Toplumda ve doğada var olan tüm değişimler, müziğe de dolaylı-dolaysız olarak yansımaktadır. Müziğin seyri insanlığın seyrine paralel olarak devam etmektedir. Müziğin kadim zamanlardan beri süren yolculuğunda karşılaştığı tüm anlık gelişmeler, ona daima olumlu olarak yansımıştır. Müzikteki krizleri sanatsal üretimlerin kültürel altyapı yoksunluğu ile açıklamaya çalışmak yeterli değildir. Kriz anındaki müzik dinleyicisinin müzikten kopması, mesafeli durması sadece anlık tepkilerin sonucudur. Gelecek kaygısı ve yapay zekâ olgusu müziğin varlığını sorgulamamıza neden olmaktadır. Müzik endüstri ilişkisi bizi içinden çıkılmaz paradigmalara yöneltmektedir. Artık saf müzik sorgulanmakta ve şüphe tüm sanat alanlarını kaplamaktadır.
Onca özel radyolar, müzik programları, yerel yönetimlerin popüler müzik konserleri artık müzik üretimi ve tüketiminin boyutlarını değiştirmiştir. Tüm bu hareketlilik arasında zaman zaman başvurulan klasik müzik, kendini popüler olanın arasında kaybetmeye başlamıştır. Klasik müzik ve/veya sanat müziği alanında olanlar kendi varlıklarının zeminindeki popülerden ötürü oluşan erozyona maruz kalmaktadır. Her müzik eseri kendi geleceğini belirlemekle yükümlüdür. Hangi tür olursa olsun, müziğin ilk başlangıç sesi hep, ilahi bir karakter taşır. İşte bu ilahi karakterin süresi onun geçmiş-gelecek arasındaki bağlantısını geleceğe taşır. Geleceğe yönelen müzik, endüstri kanalıyla ticari karaktere bürünerek sanat olma özelliğinden çıkar. Kitlelere ulaşma amacı artık sanat değil, tüketim zihniyetidir. Bestecilerin belki de içinden çıkılması zor ironisidir bu durum.
Geleceğin şekillendiği günümüzde, değer yargılarının ve kriterlerin yavaş yavaş flulaşması kaçınılmazdır. Besteciler geçmişten aldıkları birikim ve değer yargılarını bağımsız olarak özümsemesinin artık mümkün olmadığını görüyoruz. Geçmişim izleri geleceğin yaratılmasında yeterli olmamaktadır. Müzikal yapının klasik anlamdaki yapı bozumu daha 19. Yüz yılsonlarında kırılmaya başlamıştı. Yapay zekâ ve diğer etmenler bu kırılmanın artık devasa boyutlara dönüşmesini sağladı. Müzik ve tüm sanat dallarında yaşanan deprem, insanlığın bilinç düzeyindeki sıçramaların mesafelerini genişletmiştir.
Yapay zekâ, gelecek ve müzik üçgenindeki sorgulamaları ontolojik boyuttan soyutlamak mümkün değildir. Müzik artık kendi geleneğinden beslenerek varlığını bilinç ekseninde yaratmaktan yoksun kalma noktasına gelmiştir.








6 Ocak 2019 Pazar





İslam, Alevilik ve Müzik-Ayhan Erol


Editör: Vural Yıldırım
Bağlam Yayınları Müzik Bilimleri Dizisi

Bu kitabın içinde yer alan bütün yazıların ya da tek bir makalenin hatta bir makale içindeki kimi argümanların okurların deneyimini farklı açılardan besleyeceğini söyleyebilirim. Kanımca bunun nedeni günümüzde kullandığımız her türlü mal ve hizmetin, aslında hem “üretim” hem de “tüketim” açısından bir hegemonya süreci çıktısı olması. Dolayısıyla, disipliner bir bilgi üretme etkinliği içinden hareketle ancak interdisipliner katkı arayışlarımın da semeresini yeterince gördüğümü düşünerek gerçekleştirmeye çalıştığım bu “ürün” de öyle. Yani bir taraftan “rıza” gösterilen diğer yandan “direnme” noktaları bulunan bir “metin” bu. Başka bir deyişle ben de cümlelerimi kurarken, tek bir kelime ile ilişkili saatlerce düşünürken, bir başka metinden alıntı yaparken ya da bir gözlem ya da görüşmenin notlarını aktarırken aynı hegemonya sürecini tekrar tekrar deneyimlediğimi farkettim. Yani çoğu kez, alıntılamam ya da aktarmam gereken argümanları bir rıza ve direnme eleğinden geçirdiğimi tecrübe ettim. Kitabın kimi bölümlerinin bazı okuyuculara kimi bölümlerinin ise bir başka okuyucu profiline daha ilgi çekici, yararlı, tatmin edici vb. gelecek olması bundan.
AYHAN EROL


                    Sessiz Bir Çığlıktır Hakan Ali Toker Ritüellerin gündelik yaşamdan koparak, kamusal alan dışına çıkmasıyla birlikte müzi...