- Zamanda ve sesin varlığında süreç ve ardıllık önemlidir. Kompozisyonun gücü kısmi olsa da müziğin zaman içindeki devinim ve sürekliliğine bağlıdır. Husserl’e göre tasarımda bilinç önemlidir. Zamansallık ön koşuldur. Müzik zamansallığın üzerinden tasarlanır. Kompozisyonlar, biliç ve zaman düalitesinin kırılma noktalarıdır. Kadim dönemlerden günümüze gelen melodilerin icrası, geçmiş ve bu günü bizlere yaşatır. Yaylılar için bestelenen eserlerin felsefi-kültürel analizinde yukarıdaki düşüncelerimizi görmek mümkündür. Adorno’nun yaylı çalgılar eserleri bizleri zamansallık açısından sarsıcı sonuçlara ulaştıran ritmik kompozisyonlarla yüzleştirir. Yaylıların çalma tekniğindeki icracıya sağlanan yay çekme kolaylığı sesin zamana direnmesinin en güzel örneğidir. Sesler aslında teknik olarak ve doğuşkalar nedeniyle birbirinden bağımsız duyulamaz. Melodi içinde duyduğumuz ilk ses duyulmaya başladığında diğer ses devreye girer ve sesler ardışık aynı zamanda sekronik yapıyla melodiye dönüşür. Seslerin bu zamansal hareketi yaylılarda çok daha net duyulur. Bir başka değişle ses var olduğu anda kaybolmadan varlığını sürdürür. Algı ve duyma zamansallık açısından aynı değildir. Duyma “anlık”, algı “süreklilik” arz eder. Yirminci yüz yıl ve sonrası çalgıların sınırlarında gelişmeler oldu. Minimal akımın temelinde tartışmaya açık olsa da süre ve zamansal döngü yatar Çalgılar tını ve zaman açısından çok boyutlu dönüşüm yaşadılar. Bunun en önemli nedeni müziğin zaman ile işbirliği yapmasıdır. Yaylılardaki dönüşümde sesin gürlüğü ve süresi açısından iki boyutlu yol izlenmiştir. Gürlükten ziyade süre bun noktada farklı bir anlam ifade eder. Minimal akımın temelinde tartışmaya açık olsa da süre ve zamansal döngü yatar. Günümüz popüler bestecilerden Eleni Karaindrou müziğindeki dinamizm ve akılda kalıcılığın temel nedeni yaylıları ve sesleri ustaca kullanmasından kaynaklanır. Yaylılarda geliştirilen teknikler geçmiş dönemlerin uzantısı ve aynı zamanda varyasyonudur diyebiliriz. Yaylıların ses üretme ve sesi zamana yayma konusunda felsefi çalışmalar ne yazık ki hala yapılmamıştır. Bu durum müzikal sorgulamalarda ve felsefi çıkarımlarda literatür oluşturma konusunda tıkanıklığa neden olmaktadır. Necil Kâzım Akses, Hasan Ferid Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Ahmed Adnan Saygun, Muammer Sun, Yalçın Tura, Meliha Doğuduyal vd. çoksesli alanda eser üreten bestecilerimiz, yaylılar için ciddi bir literatür oluşturmuşlardır. Yaylılar ve piyano çağdaş müzikte eser üretmenin zeminini oluşturan çalgılardır. Modern, avangard ve atonal eserlerin odağında bu çalgıların olması seslerin zaman içindeki deviniminde kolaylık sağlamalarından kaynaklanır. Ses ve/veya müzik var olma hali andadır darken aynı zamanda performansa göndermede bulunur. Yaylıların müzik üzerinde zaman kaynaklı otoritesi bu noktada reddedilemez bir gerçek olarak karşımıza çıkar. Bestecinin eserini zaman karşısında güçlü kılan icracının yay kullanma tekniğidir. Viyolonsel, viyola ya da kemanın literatüründen ziyade, icracının ustalığı önemlidir. Nicollo Paganini, Menuhin Yehudi, Paplo de Sarasate, Suna Kan, Ayla Erduran, Cihat Aşkın, Yo Yo Ma, Paul Tortalier, Benyamin Sönmez ve adını sayamadığımız bir çok yaylı virtüözleri, aslında eserleri seslendiriken zamanın devinimine karşı mücadele vermektedirler. Yaylılarda en önemli zamansal araç kuşkusuz arşedir. Arşe kanalıyla müzik ve müzisyen mekan içinde anı yaşar. Her yay çekişi sonsuz bir moment yaratır. Geçmiş ve geleceğin birlikteliği tam bu noktada kesişir. Böylece müziğin ontolojik yönü kendini hissettirir.
21 Aralık 2023 Perşembe
10 Kasım 2022 Perşembe
MÜZİK VE SİYASET METAFORİK ALGI
Toplumsal farkındalığı yaratmanın çeşitli yolları vardır. Sanat bu
yollardan sadece bir tanesidir. Manipülasyon ve algı çalışmaları insanlar için
negatif kültürel birikime neden olmaktadır. İnsanlar arası etkileşim ve bir
arada olma halinde temel nokta iletişimdir. İletişim ses ve “dil” kanalıyla
gerçekleştirilmektedir. Seslerin kullanılma noktasında yapılan çalışmalar, ses
tabanlı sanatları ortaya çıkarmıştır. Müzik bu anlamda etkileyici bir güce
sahiptir. Ortak bilinç ve kültürel paylaşımın kodlarının müzik kavramıyla
değerlendirilmesi, psikanalitik bir olgu gibi görülebilir. Ses, melodi ve müzik
serüveninin insan bilincine yönelik mekân konumlanması, ciddi bir propaganda
alanı yaratmaktadır. Müzik kendini sanat ve toplumsal olaylardan soyutlama
yoluna gitmez. Yapısı gereği, toplumun tüm dinamikleriyle iç içe varlığını
sürdürür. Bu tezimize karşı çıkanlara, müziğin bir kültür üretim alanı olduğunu
hatırlatmamız yeterlidir.
Müzik üzerine söylem üretmek, müziğin aşkın yapısından kaynaklanır. Söylem
ve müzik birbiriyle örtüşmenin ötesinde, metaforik düzeyde anlamlandırılmayı
seçerler. Müzik ve siyaset ayrılmaz ikili olmanın ötesinde, yapısal ilişki
içinde varlıklarını sürdürürler. Bir başka değişle, müziğin neresinden
tutarsanız tutun, kendinizi toplumsal dinamiklerin içinde bulursunuz. Savaş,
siyaset, ayrımcılık, kölelik, popülerizm, cinsiyet ayrımcılığı, moda vb.
kavramlar bir noktada müzik ile birleşme eğilimindedirler. Müziğin kendisi bir
alan teşkil etmese de, müzisyen kendini yukarıdaki kavramlar ile ifade etme
özgürlüğüne sahiptir. Bu durumda müzikbilimciler müzik kavramını kültürel
bağlamda ele alırken, müzisyenin kimliğini, savunduğu değerleri nasıl görmezden
gelecektir?
Hanns Eisler, müziksosyolojisinde nerede durmalıdır. Müziğini anlatırken
savunduğu değerleri ve siyasi görüşlerini görmezden gelmek, müziğinin bir
parçasını reddetmek anlamına gelir mi? Yaptığı çalışmaların nasıl bir kültürel
altyapı içinde şekillendiğini estetik ve politik analiz ile ortaya koymak
gerekir. Çok yönlü bir Sanat insanı olan Bertolt Brecht’i müziğe gönderme
yapmadan anlamamız mümkün değildir. Tam bir sahne sanatları uzmanı olan Brecht,
şiir, tiyatro ve müziğin birlikteliğini kendine özgü yöntemiyle ve savunduğu
görüşler ile birleştirmeyi başarmıştır. Walter Felsenstein müzik adına
nitelikli çalışmalar yapmasına rağmen, kendisi belirli bir siyasi görüşün
savunucusu olarak da kabul görür.
Wagner ve müziğinin Yahudi kimlik açısından negatif duruşuna söylenecek söz
yok. Wagner’in müzik tarihindeki yeri, Hitler dönemi konumlanması nedeniyle
gölgelenmiştir. Yazdığı bir makalede Yahudilik hakkındaki görüşleri ve siyasi
bakış açısı, müziğinin ötesine geçme derecesinde tarih kayıtlarına geçmiştir.
Özellikle Almanya’da 1933 yılı siyaset ve müzik tarihi açısından incelenmesi ve
dikkat edilmesi gereken bir dönemdir. Siyasi tansiyonun yoğunlaştığı, savaşın
ayak seslerinin duyulduğu bu dönem içinde müziğe ideolojik yansımalar damgasını
vurmuştur. Kimlik, millet, kültür vb. sosyolojik tanımlamaların inşası ve
sağlam zemine oturtulmasında müzik ve müzisyenler de kendi aralarında
bölünmüştür. Öte yandan Jacqueline du Pre’nin müzikal kimliği ve yaşam
serüvenini siyasetin neresine oturtacağımız ayrı bir tartışma konusudur.
Müziği salt romantik değerlendirmelerle açıklamanın mümkün olmadığını,
müzik tarihi ve siyaset ile olan ilişki nesnelliğine bakmak yeterlidir. Gerek
Antropolojik, gerek sosyolojik veriler bizleri müziğin daima, siyaset, savaş
vb. dinamiklerle ayrılmaz ironik bağlarını kabul ettirmeye zorlar. Savaşlarda
ve siyaset meydanlarında propaganda ve manipülasyon temelli müzik kullanımı
tarihin her döneminde karşımıza çıkar. Sosyolojik dinamikler ve alt kültürler
kendilerini ifade etme ve bir arada olma dürtüsünü güçlendirmek için sanat,
özellikle de müzik alanından yararlanmaya devam etmektedirler.
Müziğin tarihi serüveninde siyaset alanına yönelik nötr halinin imkansız
olduğunu müzisyenlerin toplumsal konumlarından görebiliriz. Müzik türlerini
genel yargı ile bir yerlere kanalize ederken, müzisyenlerin özgün aidiyet
söylemlerindeki kodları dikkatlice çözmeliyiz. Rock, Protest, Özgün, Rap kısaca
Undergraund müziklerin, müzikal sistemde değil, toplumsal sistemde var olma
mücadelesi ve sözlerin tepkiselliği siyasetin ta kendisidir. Bu savımızı ne
kadar çok örnek ile açıklasak da müzik sosyolojisi açısından yine de net
verilere ulaşmak zordur. Bazen müzikal alanda anlam kaymaları yaşanır. Bir
kültürde kabul gören müzik, başka bir kültürde farklı algılanır. Bir grupta,
kutsallığı olan müziğin başka bir grupta bir anlamı yoktur. Bir sosyallik
içinde toplumsal harç olan müziğin-melodinin başka bir grupta kullanılarak
içeriğinin boşaltılması mümkündür. Marjinal gruplarda olmazsa olmaz olan
müzikal estetik algı ve sözlerin manipülasyonu, popüler kültür içinde yok olup
anlamını yitirebilir.
Siyaset ne kadar popüler alana yönelirse, müzikal yapının da karadelik gibi
o alana çekilerek, varlık sebebi anlamını yitirebilir. “Kutsal” ve “saygın”
olan bir sanatçı ve eserleri zaman ve tarihin şeytani hesapları karşısında
silinip yok olabilir.
Entelektüel alanın zayıfladığı ve tarih bilincinin yok olduğu bir dönemde,
müzikal kültürün siyaset içindeki direngen ve muhalif ruhu beslenme
kaynaklarını yitirme aşamasına gelmektedir. Kendilerini aktif siyaset alanında
görmesek te, Ruhi Su, Ozan Arif, Fatih Kısaparmak, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli,
Aşık Mahsuni Şerif, Muhlis Akarsu, Mustafa Yıldızdoğan, Hasan Sağındık, Esat
Kabaklı, Ozan Nihat, Yusuf İslam, Sami Yusuf, Ender Doğan, Alper Kış, Selda
Bağcan, Aykut Kuşkaya ve adını sayamayacağımız müzisyen ve gruplar toplumsal
yapı içinde nerede durduklarını kendileri belirlemektedirler. Her müzisyenin
kabul gördüğü sosyallikler kanalıyla sanatçı statülerini devam ettirmeleri söz konusudur.
Dünya müzik literatüründe sınıfsal mücadele, savaş karşıtlığı ve çevre
sorunları konularında müzisyenlerin hassasiyetini, şarkı sözlerinden ve
katıldıkları etkinliklerden analiz etmek mümkündür. Savaş müzisyenlerin
karşısında oldukları insanlık dışı bir eylemdir. Savaşa zemin hazırlayan siyasi
tıkanmışlıklar, hümanist zihniyetin görmezden gelinmesi, müzisyenlerin bu
konulardaki tavırlarına ve eserlerine yansımaktadır. Burada sorgulanması
gereken, müzisyenin olumsuzluklar karşısındaki tavrı mıdır? Yoksa insanlık dışı
savaş vb. eylemler karşısındaki sessiz kalmak mıdır?
Kaos, savaş, toplumsal olaylar, sanatın malzemesi ve insanların umudu olma
temelinde Müzisyen metaforik misyon üstlenmektedir. Müzisyen insani
duyarlılığını ve hassasiyetini sessizlik dışı eylem olan müziği ile kitlelere
sunarak farkındalığını gerçekleştirir.
Müzik siyasetin her ne kadar dışında görünse de toplumsal dinamikler müziği
ve müzisyeni kara delik gibi kendine doğru çekmektedir. Bir başka değişle
müzisyen sosyolojik ve antropolojik dinamiklerden kendisini soyutlaması mümkün
değildir. Kadim dönemlerden beri, şiddet, korku, yıkım, ruha etki eden olağanüstü
seslerle ifade edilmektedir. Ritüel ve törenlerde müzik bu sesler armonisi
kanalıyla yukarıda saydığımız kavramların kompozisyonu olarak karşımıza
çıkmaktadır. Şamanist ve animist ayinlerde müzikal kompozisyon insanların
biyokimyasını etkileyerek manipüle odaklı araç unsurudur. Propaganda
içeriklerinde ve çalışmalarında müziğin ciddi bir kanal olarak sanatsal
özelliğinden koparıldığına şahit olmaktayız. Püriten müzik dışında, toplumsal
zeminde müziğin ve müzisyenin dinamiklerinin, kültürel bağlamdan ayrı
düşünülmesi söz konusu değildir. Müzisyeni, kompozisyonunun kendisinden
bağımsız kitlelerce ve siyaset alanında kullanılmasındaki negatif durumdan
sorumlu tutmak adilane bir bakış açısı değildir. Dolayısıyla siyasilerin savaş
oyunlarında müzisyenleri “günah keçisi” olarak göstermenin haklı bir gerekçesi,
dayandığı tarihsel bir zemin bulunmamaktadır. Bırakın müzisyenler savaşların,
yıkımların olduğu dönemlerde barışın, umudun seslerinden kompozisyon üretmeye
devam etsinler.
Vural Yıldırım-Müzikbilimci
11 Ekim 2021 Pazartesi
3 Mart 2021 Çarşamba
İstanbul Gece Gündüz Müzik Festivali Online Konserleri başlıyor.
Sevgili Sanatseverler
Şimdiye kadar büyük bir tutkuyla düzenlemiş olduğumuz ve dünyanın dört bir yanından duayen sanatçıları sanat severlerle buluşturduğumuz uluslararası müzik festivallerini, bu sene bulunduğumuz süreç nedeni ile konserlerin yapılamadığı bu dönemde.
Usta sanatçılar, online konserlerimiz için
özel olarak oluşturdukları, yeni projeleriyle sanat severlerin karşısına
çıkıyor. Takipte kalın…
tarafından emprovizasyon sanatının önde gelen uygulayıcılarından biri
olarak gösterilen
ünlü gitarist Serkan
Yılmaz’ın etkileyici konseri
ile açılışı yapılacak olan müzik
Festivali
08,09,10 Mart tarihleri arasında başarılı albümleri ile
eleştirmenlerden büyük övgü alan ve Yeni dönem müzik kuramları ve
yaklaşımları üzerine çalışmalar yaparak
kendi müziğini için piyano teknikleri ve etütleri geliştiren
Besteci ve icracı Olcay Saral ile
devam edecek...
İstanbul GG Müzik Festivali 12, 13,14 Mart
tarihlerinde Cenevre ,Zurih ve Berlinde Bestecilik ve müzik teknolojileri alanında aldığı ustalık
eğitimin ardından çalışmalarına Türkiye’de
devam eden geleneksel
müzik unsurlarını elektroakustik müzikle birleştiren çok yönlü besteci ve birçok uluslararsı ödül sahibi olan Mehmet Can Özer hazırlamış olduğu proje ile –sanatseverlerle
buluşacak...
Bilet: 25 Tl.
Proje/Sanat Yönetmeni: Canan Aydoğan
bir dünya müziği yorumcusudur.
Latin Amerika folklorik müziği, Modern, Etnik ve Türk müziklerinden
etkiler gözlemlenebilir. Bazen gitarın
alışılagelmiş kullanımından çıkarak, kendine özgü seçkin melodi
çizgileri, şaşırtıcı kontrpuan ve perkütif oyunlarıyla
çok geniş bir tını yelpazesine ulaşmayı başarıyor. Aynı zamanda kendisi
Arjantin´'in en önemli müzik otoriteleri
tarafından emprovizasyon sanatının önde gelen uygulayıcılarından biri
olarak gösterilmektedir
festivalinin aralıksız on beş
edisyonuna davet edildi.
Arjantin'in sayılı müzik şirketlerinden biri olan “EPSA
music” ve Japonya müzik şirketi "Luces de
Madrugada" aracılığıyla,
diğeride bağımsız olmak üzere ve sadece kendi bestelerini içeren ve büyük
yankı uyandıran beş CD albüm
çalışmasına imzasını atmıştır.
Canlı Performans
Buenos Aires, 2021
1. Cuarent'
Aires
2. A letter
to the future
3. Summer is
not over yet
4. Lodos
& Günbatısı
5. Karayel
& Meltem
Türk Müziği Düzenlemeleri:
6. Yemen
Elleri
7. Bitlis'te
beş minare
8. Dere
geliyor dere
9. Çiğdem
derki
10.
Giresun'un içinde
OLCAY SARAL
Piyanist,Besteci, Prodüktör
“MOMENTUM”
"Boyut Müzik" (Dimension Music) kavramını,kuramlarını ve formunu oluşturan;
kendi
müziği üzerine geliştirdiği Piyano tekniğini ve Elektronik(Synthesizer)
kullanımını
ustaca sergileyen Saral; "Momentum" projesiyle müziğin yeni
evresinin
kapılarını açıyor.
Piyano
müziğinin elektronik öğelerle birlikte evrilerek; etnik,yöresel ve evrenselliğe
dönüşümünün,
mükemmel bir ürünü olan Momentum;Saral'ın solo
performansıyla";
seslerin kendi içindeki devinimleri dinleyiciyle etkileşime girdiği
an"
olarak; özgün besteleriyle müzik severlerle buluşuyor.”
Yeni dönem müzik kuramları ve yaklaşımları üzerine çalışmalar yapan Saral;
kendi müziğini için piyano teknikleri ve etütleri geliştirdi.
Bestelediği eserleriyle 10.
Uluslararası İstanbul Caz Festivalin'de kendi kategorisinde
ilk solo piyano
konserini çaldı. Daha sonra ki yıllarda bir çok ulusal ve
uluslararası festivallerde
kendi müziğini 'solo' veya 'orkestra' eşliğinde çalmaya devam
etti.
MEHMET CAN ÖZER
...Elektroakustik müziğin
büyük
bir ismi.
Animafest (Belçika)
“Mehmet Can Özer
“LIVE”
“Besteci Mehmet Can Özer, çalgısal ve elektroakustik müzik üzerine çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Bu konserde, yaşadığımız zor sürecin getirisi olan yeni düşünme biçimlerinin, geliştirdiği yeni yazılımlardaki izdüşümlerini canlı olarak seyirciyle buluşturmayı hedefliyor. Görsel/işitsel olarak tasarlanan bu konserde ses anagramları, bilgisayarın besteciye dönüşmesi ve her zamanki gibi alışkanlığı sınayan bir ses dünyasının deneyimlenmesi hedefleniyor.”
Elektro
akustik müzik alanında, bilgisayarını enstürmanı olarak kullanarak çok başarılı
projelere imza atan
Mehmet Can Özer, geleneksel müzik unsurlarını elektroakustik
müzikle birleştiren çok yönlü bir
bestecidir. Son on yılda Avrupa ve Türkiye’de yaşayan Özer,
Batı ve Doğu müziği kaynaklarını
kendi müzik dilinde birleştirmiştir.
Sanatçı, Halıcı-Midi Beste Yarışması (1998), Bourges Uluslararası Elektroakustik Müzik Yarışması
2003 ve 2007), Goethe Enstitüsü Sanatçı Ödülü (2006) ve SWR Experimental Studio (2008)
17 Şubat 2021 Çarşamba
11 Şubat 2021 Perşembe
Vivaldi, Venedik, Violin
Yazar: Emel ARSLANGİRAY
Editör: Vural Yıldırım
İletişim: 0212 243 17 27
Vivaldi... müziği Türkiye’de sevilerek dinlenen ama hakkında fazla bilgi sahibi olunmayan bestecilerden biri olması, bu çalışmanın hazırlanmasında önemli bir etken olmuştur.
Vivaldi’nin 63 yıllık ömrünün 50 yılını geçirdiği Venedik, bestecinin sadece üne kavuştuğu bir kent olmakla kalmamış, sanat yaşamının bereketli toprağı ve can damarı olmuştur. Kentin tarihsel, sosyal, coğrafi, iklimsel, kültürel ve sanatsal etkenlerinin birbiriyle etkileşiminden doğup büyüyen çekim gücü, Vivaldi’nin sanatını, yerel sınırları aşan bir Venedik sanatı haline getirmiştir.
Venedik halkı için ruhsal incelik ve eğitilmişlik her zaman önemli bir konuydu ve bu açıdan müziğin etkileyici gücüne inanılmaktaydı. Duyguların incelmesinde büyük katkısı olması nedeniyle müzik Venedikliler açısından önemli bir olguydu. Kilise müziği de dahil olmak üzere sanatın her türü onlar için hep aynı coşkuyla karşılanırdı.
Venedik, Vivaldi, Violin. Birbirinden ayrılmaz bu üçlü, gerçek anlamını “Mevsimler” yapıtında bulur. Her çalınışında ya da dinlenişinde Vivaldi’nin Venedikli ruhunu yeniden ve yeniden çağıran bu keman konçertoları tıpkı onun köylüleri, çobanları, avcıları gibi gökyüzü ve yeryüzünün derinden derine süregiden kararlı, sarsılmaz ritmini yaşatır insana. Vivaldi, dış gerçekliğin müziksel anlatımına kendini öylesine fazla kaptırmıştır ki fırtınalar, denizdeki dalgalar, kırsal manzaralar gibi doğa olaylarının ya da tiyatrodan esinlenerek yazdığı uykuya dalış, soğuktan titreme gibi insan davranışlarının müziksel taklidini başarıyla yapıtlarına aktarmıştır.
Ölümünden iki yüzyıl kadar sonra Vivaldi, sessizliğine gömüldüğü bilinmezliğinden sıyrılacak, birkaç yıl içerisinde unutulmuşluğun acısını çıkaracaktır. 1939 Eylül’ünde Siena’da düzenlenen Vivaldi haftasında yapıtları seslendirilir bestecinin. Vivaldi yeniden doğmuştur ve yeniden yaşayacaktır. Bu kez sonsuza dek...
Merhaba VIVALDI
Emel Arslangiray
İSTANBUL TÜRK MÜZİĞİ KONSEYİ
(MÜZDAK/1993)
2021/ MÜZİK ÇALIŞTAYI
13-14 ŞUBAT 2021
(Çevrimiçi
Yapılacaktır)
Değerli Katılımcılarımız,
28 yıldır, Türk
Müziği’ne hizmet eden, İstanbul Türk Müziği Dernek ve Vakıfları
Dayanışma Konseyi, (MÜZDAK) 13-14
ŞUBAT 2021 tarihlerinde (saat
13.00-18.30) desteklerinizle “2021/Müzik
Çalıştayı” yapmaya karar vermiştir.
Çalıştay programı, iki gün (hafta sonu)
öğleden sonra planlanmıştır ve aşağıdadır.
Çalıştay
katılımcılarına “Katılım Belgesi” verilecektir.
Aksi bir
durumu lütfen, 05 Şubat 2021 akşamına kadar e-posta yolu ile bildirmenizi
önemle rica ederiz. Saygılarımızla…
Not. Zoom
linki 12.45’te e-postanıza gönderilecektir..
Dr.Öğr.Üyesi Göktan AY
MÜZDAK Yönetim Kurulu
BAŞKANI
Tel:05324471402, e-posta: goktanay57i@gmail.com
13 ŞUBAT
2021/ CUMARTESİ/ 13.00-18.30
13.00/ GÖKTAN Ay (İstanbul),
Müzik ve
devlet politikası” (Yönetici-moderatör)
13.15/ Ferruh Gençer (İstanbul), “Türk
müziği ve yayıncılık”
13.30/ Ahmet
Taşgın
(Ankara), “Müzik ve dergi yayıncılığı”
13.45/ Murat Meriç (Çanakkale), “Müzik
ve arşivcilik”
14.00/ Güldeniz Ekmen (İstanbul), “Türk
müziği eğitimi ve felsefe”
14.15/ Seyhan Canyakan (Afyon), “Müzik endüstrisi ve teknoloji”
14.30 ARA…………………………………………………15 DAKİKA
15.00/ Yaşar Taner (İstanbul), “Türk
Müziği ve teknoloji”
15.15/ Göksel Baktagir (İstanbul), “Müzikte kalite”
15.30/ Şefik Kahramankaptan (Ankara), “Müzikte
eleştirmenlik”
15.45/ Tahir Aydoğdu (Ankara), “Müzik ve
ülkemizin uluslar arası tanıtımı”
16.00/
Cafer Vayni
(İstanbul), “Müzik ve telif hakları”
16.15 KAPANIŞ……………………………………………….
2021/ MÜZİK ÇALIŞTAYI
PROGRAMI (2.GÜN)
14 ŞUBAT
2021/ PAZAR/ 13.00-18.30
13.00/ M.Hakan Cevher (İzmir), “Müzik
kurumlarında dil ve amaç birliği”
13.15/ Hikmet Özkahraman (İstanbul), “Siyasi partiler ve Müzik
STK’ları”
13.30/ İlksen Kodal (İstanbul), “THM ve İstanbul İl MEB Müzik Akademisi”
13.45/ Murat
Karabulut (Ankara),”MEB okullarında müzik eğitimi”
14.00/ Salih Turhan (İstanbul), “Pandemi’de müzisyenlik”
14.15/ Mustafa Uslu (İstanbul), “Türk müziği ve korolar”
14.30/ ARA…………………………………………………15 DAKİKA
14.45/ Vural Yıldırım (İstanbul),
“Müzikolojik Çalışmalar ve Yayıncılık”
(Yönetici)
15.00/ Vasfi Hatipoğlu (Ankara), “Mesleki
Eğitim Kurumları ve Müzik”
15.15/ Emre Ünal (Niğde), “Okul Öncesi
Eğitim ve Sanat”
15.30/ Şenel Önaldı (İstanbul), “THM’de; üslup, tavır ve yorum”
15.45/ Hüseyin Yükrük (Van), “THM’de tavır”
16.00/ Ercan Kılkıl
(Muğla), “THM ve Geleneksel Yapı”
16.15/ Erdal Şahin (İstanbul), “STK’larda müzik yapmak”
16.30 KAPANIŞ……………………………………………….
Camille Saint Saens: Alegoriden Sanata Konser Arkası dergisinde sanat ve alegori üzerine yazdım. yazının tamamı için aşağıdaki linki tıkla...
-
KONSER ARKASI MÜZİK DERGİSİ OCAK 2024 SAYISI YAYINDA https://www.konserarkasi.com/3d-flip-book/ocak-2024/ Değerli Klasik Müzik Dostu, 🍀 ...
-
İnci Tanelerinden Barok Müziğe Popüler kültür bizlere belleğimizin oyunlarını oynamaya devam ediyor. Aşağıdaki linkten Konser Arkası Klasi...
-
KONSER ARKASI ŞUBAT SAYISI YAZININ TAMAMI LİNKTE: https://www.konserarkasi.com/3d-flip-book/subat-2024/