Ana içeriğe atla
Müzik Hakkında[1]
Müzik hakkında genel olarak ortaya sunduğumuz düşüncelerimiz, Kültürel birikimlerimiz ile orantılıdır. Müzik ile ilgili tanımlamalarımız bizim kişisel değer yargılarımızdır.
Müzik sanıldığının aksine hiç te kolay olmayan tanımlama içerir ve sadece icra anında kendini gösterir. İcra anı müziğin yeniden üretildiği ve insanların onunla yüzleştiği bir zaman dilimidir. Zaman müziğin temel ögelerinden biridir. Müzikal zaman müziğin yaşam bulduğu icra anıdır. Müzikal zam

anlarda müzik yeniden üretilerek dinleyici ile yüzleşir.
Ritim ise müziğin zamanlamasında payı olup farklı bir yapı içerir. Ritim kendine özgü yapısı, onun müzik dışı olarak da kendini kabul ettirmesini beraberinde getirmiştir. Çünkü bazı kültürlerde müzik dediğimiz kavramın ve eylemin sadece ritimden ibaret olduğu bilinir. Ritmin temel edimi vurmalı çalgılarla gerçekleşir. Melodik bir üretimden çok, ritme özgü atmosferin ortaya çıkması bu yüzdendir.
İlk müzik çalgılarının insanın kendisi olduğu artık kabul edilmiştir. İnsan sesi ve insan bedeni ile üretilen melodiler, ilk bestelerdir. Özellikle kadim zamanların müziğinde mistik, ruhani bir atmosferin olduğu bilinir. Tüm toplumlarda ritüeller insan sesi ile, vurmalılarla ve daha sonraları ise diğer çalgılarla birlikte yapılmıştır.
İlk zamanlardan günümüze müziğin serüveni, insanlığın serüveni ile paralellik gösterir. Müzik bir sanat alanıdır. Aynı zamanda topluma özgü kültürlerin kodlandığı bir sanat eylemi…
Dolayısıyla müziğin sosyolojik ve estetik analizi, toplumun yapısına özgü ipuçları verir. İş türküleri, ağıtlar, eğlence havaları, ritüel müzikleri vd. müziğin toplum içindeki işlevini belirler ve toplumsal yapıyı etnolojik olarak betimler.







[1] Bu yazı genel olarak müzik hakkında bilgi almak isteyenler için ön bilgi amaçlı yazılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...