Ana içeriğe atla


                                    Müzisyen Portreleri-Filiz Ali

Uzun yıllar Türkiye’nin önemli gazetelerinde ve kültür sanat dergilerinde müzik eleştirileri yazan değerli müzikolog Filiz Ali’nin kaleminden bir çağa tanıklık edebilecek portreler...
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli müzisyenler İdil Biret, Suna Kan, Ayla Erduran; dünyaca ünlü orkestra şefleri Herbert von Karajan, Antal Doráti, genç yetenekler Efe Baltacıgil, Zeynep Gedizlioğlu kitabın farklı bölümlerinde karşımızı çıkıyor.
Filiz Ali, “Müzisyen Portreleri”nde yaptığı çalışmalar ve organizasyonlar vesilesiyle pek çoğunu yakından tanıdığı dünyaca ünlü müzisyenlerin hayatlarını anlatıyor. Müzisyen dostlarını, izlediği konserleri ve pırıltısını yakaladığı gençleri anlatırken, müzik tarihinde önemli bir yer tutan öncü müzisyenleri de unutmuyor.
Filiz Ali’nin yazılarının gözden geçirilmesiyle oluşturulan “Müzisyen Portreleri”,  “Portreler”, “Gençler” ve “Ölümlerinin Ardından” başlığını taşıyan üç bölümden oluşuyor. Her bölümde yabancı müzisyenlerin ardından Türk müzisyenlere yer veriliyor.
“Müzisyen Portreleri”, Filiz Ali’nin dediği gibi “Müzik mesleğinin çilesini hiç şikâyet etmeden çeken, müzik aşkını bütün öteki aşk ve sevgilerin üstünde tutan, tüm dünya müzik severlerini bağırlarına basan bu eli öpülesi insanlara bir armağan…”
Örnek hayatlar, uzun ve çileli çalışmalar, sanat uğruna kat edilen on binlerce kilometre... Filiz Ali, bu portrelerle okura, severek dinledikleri müzisyenlerin ne zor yollardan geçtiklerini anlattığı gibi, onların kimi kişisel özelliklerini de muzipçe dile getiriyor. (Tanıtım yazısı).


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...