Ana içeriğe atla

                           


MISIR UYGARLIĞI VE SANAT

 Tarih bizlerin dışında geçmişin hikayelendirilmesinden başka bir şey değildir. Tarih anlamını nereden başladığı ile değil, kimler tarafından yazıldığı ile sürdürür. İktidar ilişkileri, nesnel olmayan görüşler, etnosantrizmi tarihin yazımını etkileyen önemli öğelerdir. 


Felsefe, sanat ve bilim dediğimizde aklımıza Grek uygarlığı gelir. Bu uygarlığa yapılan göndermeler zaten Mısır ve Mezopotamya’da binlerce yıldır varolan öğelerdir. Nasıl olup Grek uygarlığı bu ikisinin önüne geçebilmiştir anlaşılır bir şey değil! İlk yazıyı Mısır’lıların bulması ve bu yazının daha çok resimsel tarzda oluşu belki de Mısır’lılara ilk ressamlar dememizi gerektirir. Özellikle ölümle ilgilenmeleri ve felsefelerini bu boyutta düşünmeleri, kültürlerinin ve sanatlarının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Despot Mısır krallarının gücü, devasa mezarları (piramit) ile simgeleşmiştir. Bu mezarların günümüzde de çektiği ilgi yalnızca bir mezar olarak düşünülmeyip, aynı zamanda bir sanat eseri olmalarıyla ilgilidir. Ruhun sonunda tekrar bedene döneceği inancı Mısır uygarlığının temel belirleyicisidir. 


Yaşamın her alanında öteki dünya, despotizm, ruhun ölümsüzlüğü ve Nil kendini hissettirir. Özellikle ölüm teması Mısır’ın gizemsel yanının ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Ölümün metaforik olarak ölümsüzlüğü anlatması, sanatta sonsuzluğu simgeleyen eserlerin yaratılmasına neden olmuştur. Sonsuzluğu simgeleyen heykeller, ölüm ve dans müzikleri, aşkınlığı anlatan resimler… 


Mısır geçmişteki gizemini zamanımızda da korumakta ve bu konuda üretilmiş eserlerle sanatçıları etkilemektedir. Ülkemizde de Mısır sanatından ve uygarlığından etkilenenlerin başında gelen Perihan Sadıkoğlu, çalışmalarını bu yönde sürdürmektedir. Kendisi, almış olduğu sanat eğitiminin birikimini, Mısır sanatı odaklı olarak resme dönüştürmektedir. 

Sadıkoğlu’nun çalışmalara kendiliğinden giren Mısır etkileri, ilk örneklerini, dergilerden kesilen fotoğraflar ve piramit formlu resimlerle yapılan kolaj çalışmaları ve onların üzerine boya ile yapılan müdahalelerden oluşmuştur. Daha sonra Antikçağ Mısır’ıyla özdeşleşmiş olan papirüs ve hasır gibi malzemeler, jüt üzerine yapıştırılması ve ekspresif bir ifadeyle boyanması ile Antik Mısır’dan esinlenerek yapılan çalışmalarının devamı niteliğinde olmuştur. Daha sonra keten bezi veya tuval üzerine kurgulanan kompozisyonlarda ekspresif yaklaşımlar kendini göstermiştir. Resim çalışmalarının içersinde, piramit formu, figür ve Antik Mısır’a ait çeşitli semboller yer almıştır. Çalışmalarda açık kompozisyonlar yanı sıra kapalı kompozisyonda kullanılmıştır. Kompozisyonlarda açık formlar yan yana kullanılarak kurgulanmıştır. Renk, resimlerde koyu açık etkisi yaratmak için kullanılan bir öğe niteliğindedir. Çalışmalarda kendisini gösteren fırça darbeleri ve düz yüzeylerin birbiriyle olan etkileşimleri, koyu ve açık yüzeyleri ayırt etmek için kullanırken renk ile ifadesini bulmuştur. Ancak bu ifadelerin dışında, renkçi denilebilecek bir renk anlayışı da zaman zaman kullanılmıştır. Çalışmaların çoğunda Antik Mısır’ın rengi olan Nil nehrini temsil eden turkuvaz rengi ön plana çıkmaktadır. Ağırlık olarak kullanılan soğuk renkler, yanında kompozisyona giren sıcak renkler belli bir noktaya vurgu yapmak için kullanılmıştır. Kullanılan renklerde varyasyon geliştirmek yerine, renkleri oldukları gibi saf biçimde kullanarak dikkatin biçimsel ritme çekilmesi istenmiştir. Resimdeki ritmik yapı aynı zamanda müziğe bir göndermedir. Müziğin unsurlarından olan ritim çalışmalarda renk armonizasyonu yardımı ile gerçekleştirilmiştir. Mısır müziği bilgilerini edindiğimiz ikonoloji de aslında bir resimsel alandan başka bir şey değildir. Mısır resim ve müziğin iç içe geçtiği eklektik bir sanatı ilk dönemden beri bizlere sunmaktadır.Kimi çalışmalarda renklerde sadeleşmeye gidilerek sembollerin kendi aralarında ilişki etkileşiminin güçlendirilerek derinleştirmesi istenmiştir. Canlı renklerle duygusal ve dışavurumsal etkileşim kurulmuştur. Resimlerde renk çeşitliliğiyle, çocukluk çağlarımızdan kalan sembollerin Antik Mısır'ın sembolleriyle kaynaşılması ve sembollerin düş dünyamıza açılmaları amacıyla hareket edilmiştir. Böylece simgeler tarihteki bağlamından çıkarılarak, kendi hayallerimize dönüştürülmüştür. Sembollerin etrafında hikâyeler ol
uşturulması, sembollerin vurgulanmasını sağlanmıştır. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...