Ana içeriğe atla
        İstanbul’da Plastik Sanatlar ve Müzik

Bir yandan popüler kültürün kuşatmasına maruz kaldığımız şu günlerde, diğer yandan bu kadar önemli gelişmelerin olması sevindiricidir. Yalnız müzikte değil sanatın tüm dallarında yaşanan bu negatif durum, toplumumuzun kültürel yapısın da önemli ölçüde etkilemektedir. Sanatçı sanatı sorgularken, aydınlarımızın postmodernist  kurama yeşil ışık yakmaları, sanat tartışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. Tıpkı Antik Yunan’da, Orta Çağ’da olduğu gibi, hatta modernitenin doğum sancılarının yaşandığı dönemlerdeki gibi, sanat ve sanatçı yeniden sorgulamalarını, düşünsel savaşlarını yapmaktadır. Bir yanda çokuluslu şirketlerin sanata bakışları, diğer yandan ulusal bilinç ile sanatı ele alanlar… Tüm bu tartışmalardan kazanacak olan yine sanatın kendisi olacaktır. Çünkü toplumsal dinamizm, sanatın tüm hücrelerine nüfus eder.

Ressamlarımızın yeni arayışları, müzisyenlerimizin deneysel çalışmaları, sinemada kısa film furyası, bu diyalektik sürecin varlığını göstermektedir. Müzikteki popüler müzik tartışmaları ve Türk Müziği sorunsalı, resimde kavramsallık, üç boyutluluk, videoart, gelecekte doğacak yeni sanat dallarının ve ekollerinin habercisi. Unutulmamalıdır ki, sanat sığ zihniyetli insanların üzerinde at koşturacağı kadar başıboş bir alan değildir. Aksine derin bir tarihi birikim ve entelektüel çabayı gerektirir.
İstanbul’da Plastik Sanatlar ve Müzik adlı çalışma, bir müzisyenin bakış açısı ile sanatın diğer dallarını, özellikle plastik sanatları irdeliyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...