Ana içeriğe atla
MÜZİK YAZARLIĞI SORUMLULUĞU
ESKİLERDEN 


Yazarlık zor sanattır. Çünkü yazınızın ardından kopacak fırtınalara hazırlıklı olmak, insanları körü körüne yönlendirerek ciddi bilinç kaymalarına neden olmak ve bunlarla baş edebilmek…

Belki de bu nedenle eline her kalemi alan yazma cesaretini gösterse bile, yazdıklarını okutma cesaretini kendinde bulamaz. Bir de yazdıklarının ne kadar mükemmel ve bir o kadar da entelektüel olduğunu düşünüp, etrafındakilere okutma sevdasında olanlar. Onları belki bir yere kadar hoşgörü ile anlamak mümkün görünse de, ellerinde yazma konusunda her türlü imkânı olup ta bu imkanlarını her daim kullananlar… belki de aslında onların her konuda yazması doğru değildir.

Geçtiğimiz günlerde Serhan Bali’nin Radikal Gazetesi’nde yazmış olduğu yazıyı eğer mesleğimize yaptığı olumsuz göndermeler olmasaydı, ciddiye almayacaktım. Fakat tarihin tekerrürü gibi, daha önce de aynı dergi ekibinden Kemal Bey’in müzikbilim alanına karşı yapmış olduğu yazarlık sorumluluğu bilincinde negatif tutum yeniden gündeme gelmiştir. Bu konuda söz almak ve kendileri ile polemiğe girmek aslında akademisyenlerin üzerine vazife olmalıdır. Ne yazık ki akademisyenlerimizden bazıları da sözü edilen çalışmaya katılmış ve Sayın Bali’nin yazısına onay vermişlerdir. 

Söz konusu yazı, müzikoloji alanını ve bu alanda çalışanları imalı bir şekilde “rencide edici” tarzda suçlarken, geçmişten verdiği isimlerin yanına bu gün için kendi dergisinde yazar olanları ön plana çıkararak, diğer isimleri ve yayınları görmezden geliyor. Kaldı ki, sözünü ettiği Ersin Antep’i bile yetiştiren Prof. Filiz Ali’yi düzensiz köşe yazıları yazmakla yetinen sıradan bir yazar olarak örneklendiriyor.

Ayrıca yapılmış olan çalıştayın çok önemli bir misyonunun olduğunu, sanki daha önce böyle çalışmalar olmamış gibi ima ederek yazısında vurgulamalarla dikkat çekme yoluna gidiyor.


Belki Sayın Bali bu konulardaki çalışmalardan haberdar olmayabilir. Fakat bu yazıyı gördükten sonra yazısında geçen isimlerin bile sessiz kalmayarak düzeltme yoluna gitmemeleri asıl sorun olarak görülmeli. Yapılan çalıştay sonrasında böyle bir yazının çıkması ve bu yazı karşısında sessiz kalınması, müzikbilim açısından talihsizliktir. Müzikbilim çalışmalarını yazı içinde geçen isimlere odaklamak, bu alanda çalışan yüzlerce müzikyazarı ve araştırmacısına karşı naif bir saygısızlıktır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 YAZMA SANATI EDEBİYATIN ÖTESİNDE BİR EYLEMDİR. Yazma sanatı ki biz ona genelde edebiyat diyoruz, daima müziğin gölgesinde varlık göstermiştir. Bu tezimize edebiyat alanında çalışanlar karşı çıkacaklardır. O zaman operayı, müzikalleri ve sadece Proust’u hatırlatmak yeterli olacaktır. Aynı zamanda müziğin edebiyat gibi kurmaca bir sanat alanı olduğunu savunanların karşısındayım. Edebiyat müziğe göre daha sınırlı metaforlar içinde hareket etmesine rağmen, müziğin sınırsız malzeme kaynağı besteciye özgürlük alanı sağlar. Müzik doğanın insana özgür hissettirebileceği belki de tek alandır. André Gide çalışması olan Chopin Üzerine Notlar adlı çalışma müzisyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasındadır. Kelimeler zihnimizi sınırlarken, ses ve sessizlik yapıt çerçevesinin sınırlarını kaldırır. Bu nedenle edebiyat literatürü müziğin engin denizlerine yelken açan yazarlarla doludur. Antik Yunandan zamanımıza uzanan edebiyat müzik birlikteliğinin zamanla ayrıştığı ve kendi çerçevelerin...
        Müzik ve Edebiyat İlişkisi Müziğin edebiyat ile ilişkisini irdelemeden önce, aslında sanatın kendi içinde ciddi olarak yapısal bir bağlantı ağı olduğunu söylemeliyiz. Her sanat alanı kendini bir başka sanat alanı ile besler. Sanatın kendi içindeki ilişkisini hiyerarşik olarak da ayırmak mümkündür. Gerçi bu ilişkinin hiyerarşisi nereden baktığınıza göre değişir. Arthur Schopenhauer müziği sanat hiyerarşisinde en üste koyar. Ona göre müzik ontolojik olarak katarsis görevi üstlenmiştir. Schopenhauer’e göre müzik önem ve değer açısından diğer sanat dallarını aşar. Çünkü müziğin yapısal özelliği, metafizik bir karakter taşır. Bir filozof olarak Schopenhauer müziğe diğer sanat dallarından daha fazla önem verir. Kendisi de her fırsatta flüt çalarak ruhunu dinlendirme egzersizleri yapar. Sanat dalları ilişkilerinde, resim-müzik, sinema-resim, edebiyat-tarih ve benzeri bağlantılar yapmak pekâlâ mümkündür. Müziğin her alanla çok rahat olarak bağlantılı olduğunu söyleye...
SANATTA YENİ BOYUTLARA DOĞRU Vural Yıldırım-Müzik Bilimci Batı merkezli düşüncenin değişik kodlama biçimleri vardır. Örneğin; mistik kavramını doğu için kullanır. Kendisinin daha rasyonel olduğunu belirtmenin en kolay yolu budur. Doğu her  yönüyle mistisizmi içinde barındırır. Batının rasyonalitesini almamış ve/veya reddetmiştir. İlahi dinlerin yanında zaman zaman doğu inaç sistemleri kamusal alanda gündeme gelir. Amerikalı film yıldızlarının Dalai Lama’nın etrafında toplanmalarını buna örnek olarak verebiliriz. Doğu belki de anlaşılması imkansız rasyonel yaşama aykırı, coğrafi-kültürel alan. Bu nedenle batının doğu tanımlaması içinde, biraz da etnosantrizm vardır. “Her yönüyle gelişmemiş bir medeniyet dünyası”. Bizler doğu mu? Yoksa batı mıyız? Bu sorun hala güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediyor. Bize göre doğu neresi? Batı neresi? Bizim duruşumuz nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Bu sorulara yanıt aramanın ötesinde ne olmak istediğimiz önemli. Bizler doğ...