27 Mart 2019 Çarşamba


GELECEK YAPAY ZEKÂ VE MÜZİK
İnsanlığın evrimi hala sürüyor. Geldiğimiz noktada artık organ bağışları, negatif gelecek olgusu vb. tartışmaktan çok yapay zekâya odaklandık. Konunun ciddiyetini bilim insanlarının endişelenmesinden anlamak mümkün. Fakat bilim insanları bu konuda da ortak bir görüşe sahip değiller. Bir grup yapay zekânın gelecekte insanların işlerini kolaylaştırıp, yaşamın kaliteli hale geleceğini ve daha az çalışarak entelektüel ve sosyal faaliyetlere zaman ayrılacağını söylüyor. Diğer bir grup ise yapay zekânın işgücünün sonu olduğu ve bu noktada ciddi sorunlar yaşanacağına dair görüş bildiriyor.
Biz sanatçılar teknolojiden asla korkmadık. Aksine onların nimetlerinden yararlanmanın kolaylıklarını yaşadık. Teknolojik aletler ve teknolojinin kendisi sanatta kullanım amacına göre her zaman ilerlemenin önünü açmıştır. Yine de teknolojiye mesafeli olmanın yararlı olacağını söylemek gerekir. Sanat insana özgü bir edim olması ve doğanın nesnelliğinden yararlanılması, mesafenin neden önemli olduğunu anlamamızı sağlar.
Yapay zekânın geldiği noktada onu kabullenmemizin bir zorunluluk olduğunu yadsımamamız gerekir.  Bu konuda çalışana sanatçıların başında müzisyenler geliyor. Kaldı ki synthesizer, mixer vd. aletlerin naif te olsa yapay zekâ tanımlamasına girmesi mümkündür. Müzisyenler ve teknoloji uzmanları bu konuda oldukça iddialı çalışmalar yapıyorlar. Hatta internette yapay zeka şarkıcılarının albümleri yayınlanmaya başladı bile…
Yapay zekânın varlığı, öncelikle bizlerin gelecek kaygısını beraberinde getirmektedir. Yapay zekâ geleceğin negatif anlam yüklü zaman tanımlaması olarak hafızalarımızda yer etmeye başlamıştır.
Müzik yaşamın diğer alanlarından bağımsız düşünülemez. Toplumda ve doğada var olan tüm değişimler, müziğe de dolaylı-dolaysız olarak yansımaktadır. Müziğin seyri insanlığın seyrine paralel olarak devam etmektedir. Müziğin kadim zamanlardan beri süren yolculuğunda karşılaştığı tüm anlık gelişmeler, ona daima olumlu olarak yansımıştır. Müzikteki krizleri sanatsal üretimlerin kültürel altyapı yoksunluğu ile açıklamaya çalışmak yeterli değildir. Kriz anındaki müzik dinleyicisinin müzikten kopması, mesafeli durması sadece anlık tepkilerin sonucudur. Gelecek kaygısı ve yapay zekâ olgusu müziğin varlığını sorgulamamıza neden olmaktadır. Müzik endüstri ilişkisi bizi içinden çıkılmaz paradigmalara yöneltmektedir. Artık saf müzik sorgulanmakta ve şüphe tüm sanat alanlarını kaplamaktadır.
Onca özel radyolar, müzik programları, yerel yönetimlerin popüler müzik konserleri artık müzik üretimi ve tüketiminin boyutlarını değiştirmiştir. Tüm bu hareketlilik arasında zaman zaman başvurulan klasik müzik, kendini popüler olanın arasında kaybetmeye başlamıştır. Klasik müzik ve/veya sanat müziği alanında olanlar kendi varlıklarının zeminindeki popülerden ötürü oluşan erozyona maruz kalmaktadır. Her müzik eseri kendi geleceğini belirlemekle yükümlüdür. Hangi tür olursa olsun, müziğin ilk başlangıç sesi hep, ilahi bir karakter taşır. İşte bu ilahi karakterin süresi onun geçmiş-gelecek arasındaki bağlantısını geleceğe taşır. Geleceğe yönelen müzik, endüstri kanalıyla ticari karaktere bürünerek sanat olma özelliğinden çıkar. Kitlelere ulaşma amacı artık sanat değil, tüketim zihniyetidir. Bestecilerin belki de içinden çıkılması zor ironisidir bu durum.
Geleceğin şekillendiği günümüzde, değer yargılarının ve kriterlerin yavaş yavaş flulaşması kaçınılmazdır. Besteciler geçmişten aldıkları birikim ve değer yargılarını bağımsız olarak özümsemesinin artık mümkün olmadığını görüyoruz. Geçmişim izleri geleceğin yaratılmasında yeterli olmamaktadır. Müzikal yapının klasik anlamdaki yapı bozumu daha 19. Yüz yılsonlarında kırılmaya başlamıştı. Yapay zekâ ve diğer etmenler bu kırılmanın artık devasa boyutlara dönüşmesini sağladı. Müzik ve tüm sanat dallarında yaşanan deprem, insanlığın bilinç düzeyindeki sıçramaların mesafelerini genişletmiştir.
Yapay zekâ, gelecek ve müzik üçgenindeki sorgulamaları ontolojik boyuttan soyutlamak mümkün değildir. Müzik artık kendi geleneğinden beslenerek varlığını bilinç ekseninde yaratmaktan yoksun kalma noktasına gelmiştir.








6 Ocak 2019 Pazar





İslam, Alevilik ve Müzik-Ayhan Erol


Editör: Vural Yıldırım
Bağlam Yayınları Müzik Bilimleri Dizisi

Bu kitabın içinde yer alan bütün yazıların ya da tek bir makalenin hatta bir makale içindeki kimi argümanların okurların deneyimini farklı açılardan besleyeceğini söyleyebilirim. Kanımca bunun nedeni günümüzde kullandığımız her türlü mal ve hizmetin, aslında hem “üretim” hem de “tüketim” açısından bir hegemonya süreci çıktısı olması. Dolayısıyla, disipliner bir bilgi üretme etkinliği içinden hareketle ancak interdisipliner katkı arayışlarımın da semeresini yeterince gördüğümü düşünerek gerçekleştirmeye çalıştığım bu “ürün” de öyle. Yani bir taraftan “rıza” gösterilen diğer yandan “direnme” noktaları bulunan bir “metin” bu. Başka bir deyişle ben de cümlelerimi kurarken, tek bir kelime ile ilişkili saatlerce düşünürken, bir başka metinden alıntı yaparken ya da bir gözlem ya da görüşmenin notlarını aktarırken aynı hegemonya sürecini tekrar tekrar deneyimlediğimi farkettim. Yani çoğu kez, alıntılamam ya da aktarmam gereken argümanları bir rıza ve direnme eleğinden geçirdiğimi tecrübe ettim. Kitabın kimi bölümlerinin bazı okuyuculara kimi bölümlerinin ise bir başka okuyucu profiline daha ilgi çekici, yararlı, tatmin edici vb. gelecek olması bundan.
AYHAN EROL


19 Ekim 2018 Cuma




EDEBİYATIN KUŞATTIĞI MÜZİK

Bağlam Yayınları Müzik Bilimleri Dizisinin düzenlediği "Edebiyatın Kuşattığı Müzik" söyleşisi 
37. Uluslararası Kitap Fuarı, Büyükada salonunda.

Müziğin her dönem edebiyatın tüm alanlarıyla olan ilişkisinin sorgulandığı söyleşiye, Doç. Nihan Atalay, Doç. Dr. Seyit Yöre, Müzikbilimleri Dizi editörü Vural Yıldırım, Şan-dublaj sanatçısı Tarkan Koç, Müzisyen-Programcı Ali Pınar katılıyor.

Saat: 17.00 - 18.00
Tarih:18.11.2018







24 Eylül 2018 Pazartesi



Contemporary İstanbul

20-23 Eylül tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi yine sanat açısından ciddi bir yoğunluk yaşadı.
Avrupa'nın ve Ülkemizin birbirinden önemli ve köklü galerilerinin sanatçılarıyla katıldıkları fuar, sanat açısından yeni bakış açılarına imza attı.
Sanat akımlarının birbiri ile harmanlandığı eserlerin yanı sıra, klasik ve çağdaş eserlerin sanatseverle buluştuğu fuarın aynı zamanda bir okul-atölye niteliğinde olduğunu da kabul etmeliyiz.









Post-Empresyonizm

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ile Arkas Holding iş birliğiyle gerçekleştirilen Post-Empresyonizm sergisi, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'nde açıldı.
sergide birbirinden önemli sanatçıların   eserleri yer alıyor. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kendini gösteren akım özellikle Fransız merkezli çalışmalarla sanat alanında kendini kabul ettirdi.
Günümüz resim sanatına ışık tutan eserlerin sanatseverlere sunulduğu sergi 6 Kasım'a kadar ziyaretçilere açık.






24 Nisan 2018 Salı




Ağıtlar; Müzikal Hafızamız
Toplumsal belleğimizin en önemli unsurlarından olan sözel kültür içinde müzik önemli bir yer tutar.  Müzik folklor alanında türkü, ağıt halk müziği gibi adlandırmalar ile bilinse de yaygın olanı türkü kavramıdır. Türküler bizim manevi değerlerimizin melodik ifadesidir. Türküler her ne kadar bizim yöresel kültürümüzle özdeşleşse de, zaman içinde yayılması nedeniyle, farklı biçimlere bir başka değişle varyantlara, tavırlara, biçemlere bürünebilir. Böylelikle yöreselden çok daha geniş coğrafi alanlara yayılarak varlıklarını sürdürürler.

Halk müziğimizin en önemli unsurlarından olan ağıtlar, toplumun tüm travmatik inceliklerini bünyesinde barındırır. Ağıtlar bizim halk kültürünün psişik kodlarını çözmemize yardımcı olur. Ağıtları halk müziğinde diğerlerinden ayıran en önemli nokta budur. Ağıtlar kadim zamanlardan beri, her kültürün vazgeçilmez ve belirleyici müziğidir. Hristiyanlık kültüründe Requiem olarak bilinir. Requiem aynı zamanda müzikal kompozisyonların adlandırılmasıdır.
Ağıtlar konusunda farklı kültürlerin ortaya çıkardığı müzikal metinler, kitaplaştırılmıştır. İbranilerin bilinen en eski ağıt kitabı Eykah’tır. Mezmurlar’ın  içeriğinde de ağıtlar yer almaktadır. Türk kültür tarihinde ağıtlar, İslamiyet öncesi Sagu, Divan Edebiyatında ise Mersiye olarak bilinir. Yüzyıllarca süren gelenek içinde ağıtlar ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın, elimizde olan belgelere baktığımızda binlerce ağıt repertuvarına sahip olduğumuzu görürüz. Ağıtlar müzikolojinin, etnomüzikolojinin ve folklor alanının her zaman ilgi odağı olmuştur.
Yaptığı araştırmalar ile dikkat çeken Ömer Faruk Yaldızkaya Türkmen Ağıtları adlı kitabı ile önemli bir boşluğu dolduracak başvuru kaynağını bizlere sunmuştur. Sayın Yaldızkaya’nın uzun ve zahmetli bir çalışması sonunda ortaya çıkan Türkmen Ağıtları bu alanda çalışacak yerli ve yabancı araştırmacılara yol gösterici niteliktedir. Emirdağ Yöresinin sözel hafızasından ortaya çıkan bu müzikal repertuar, bilimsel sınıflandırma ile kitaplaştırılmış ve literatürde hak ettiği yeri almıştır. Umarız bu ve buna benzer çalışmalar çoğalarak kültürel hafızamızın zenginliği yok olmadan arşivlenir. Kültür deryamızın her damlasının buhar olup uçmadan değerlendirilmesi ancak böyle nitelikli çalışmalarla başarılabilir.
Elimizdeki Kitabın gönüllü kahramanı Ömer Faruk Yaldızkaya’yı tekrar kutluyor, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum.
Vural yıldırım
Etnomüzikolog




26 Mart 2018 Pazartesi





                     Mezzo Soprano Ezgi Saydam-Piyano Özlem Büyükburç Konseri

Şan. Ezgi saydam
Piyano: Özlem Büyükburç
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı opera-Şan bölümü mezunu Ezgi Saydam ve aynı okulun Piyano bölümünden mezun olan Özlem Büyükburç 28 nisanda müzikseverler ile bir araya geliyor.
Müzik çalışmalarına bağımsız olarak devam eden sayın saydam, yurt içi ve yurt dışında birçok konserler vermiş ve Kadın Aşkı ve Hayatı adlı bir albüm çıkarmıştır. Haliç Konservatuvarında öğretim üyesi olarak akademik çalışmalarına devam etmektedir.
Uzun yıllar piyano çalışmalarını özel ve akademik alanda sürdüren Sayın Büyükburç, Halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda piyano bölümünde dersler vermektedir. 
Beethoven, Mozart, Dede Efendi, Nazife Güran, Bizet, Kurt Weill, Bizet gibi müziğin ustalarından seçme eserlerden oluşan repertuvar müzik dinleyici açısında oldukça doyurucu bir niteliğe sahip.
Yer: Aynalı geçit. Meşrutiyet Cad. Avrupa Pasajı Kat:2 Galatasaray, 34435 Beyoğlu/İstanbul
Tarih: 28 Nisan 2018
Saat: 17.00
Biletler kapıdan temin edilebilir.




  Camille Saint Saens: Alegoriden Sanata Konser Arkası dergisinde sanat ve alegori üzerine yazdım. yazının tamamı için aşağıdaki linki tıkla...