Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İSTANBUL’UN ULUSLARARASI SANAT FUARI Hafta sonu güzel bir sanat etkinliği ile yağmurlu İstanbul'u yaşadım. Uluslararası Sanat Fuarı... Oldukça dikkat çekici ve önemli galerilerin katıldığı fuarda nitelikli eserleri görmek sanat adına sevindirici. "Geçen yılın en önemli sanat olaylarından biri sayılan ArtInternational, 26-28 Eylül tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Bu yıl ikinci kez düzenlenen fuar, Amerika’dan Çin’e, Suudi Arabistan’dan Finlandiya’ya, 24 ülkeden 80 lider galeriyi İstanbul’da bir araya getirdi. Sanatseverleri güncel sanat dünyasının seçkin eserleriyle buluşup konuşma programından enstelasyonlara, performanslardan video sanatına, dolu dolu artistik programıyla da göz doldurdu. Türkiye’nin en prestijli uluslararası çağdaş sanat fuarı ArtInternational, yerli ve yabancı ziyaretçilere İstanbul’un canlı çağdaş sanat ortamının yanı sıra zengin kültürel mirasını keşfetme imkanı da sundu."
SANATIN SINIFLARI BEYLİKDÜZÜ’NDE AÇILACAK 289 Beylikdüzü Belediyesi’nin bugüne kadar ilk kez düzenlediği Performans ve Etkinlik Sınıfları sayesinde sanatı ileri düzeyde öğrenmek ve icra etmek isteyenler, iki yıl sürecek uzun soluklu bir eğitim alacaklar. Oluşturulacak sınıflara ise öğrenciler akademik kurul önünde yapılacak sınav sonucu kazandıkları başarı durumuna göre alınacak. Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde yapılacak seçmeler için kayıtlar 8 Eylül -19 Eylül tarihleri arasında devam edecek. Seçmeler ise BKM’de 20 Eylül Cumartesi günü Saat 10:00’da yapılacak. Beylikdüzü Belediyesi Kültür Müdürlüğü, sanatın çeşitli dallarında eğitim almak ve özellikle üniversitede Güzel Sanatlar Fakültesi seçecek gençlere iyi bir zemin oluşturmak amacıyla Performans ve Etkinlik Sınıfları açıyor. Beylikdüzü Belediyesi’nde ilk kez açılacak bu sınıflarda Gitar, Piyano, Keman, Bağlama branşlarında; Orkestra, Çalgı Eğitimi, Müzik Tarihi, Solfej ve Koro dersleri verilecek.Eğitimler iki yıl boyun
MÜZİK ZOR SANAT Müzik eğitiminin kurumsallaştığı zaman sürecine baktığımda, ciddi yol katetmişiz diye düşünüyorum. Buna rağmen geldiğimiz noktada birtakım eksiklikler var. Öncelikle bizde var olan müzik eğitimi sonucu yetişen sanatçıların genel olarak uluslararası düzeyde olmadığı gerçeği. bu durum şaşırtıcı olduğu kadar bir hayli üzücü. Belki yazdıklarıma karşı çıkanlar olacaktır. Fakat dünya çapında kaç tane sanatçımız olduğu sorusuna gururla cevap verme cesaretini gösterenler olabilir mi? Elbette "yok" diyerek kestirip atamayız. Şan, Piyano, Keman ve bazı alanlarda yetişen sanatçılarımız var. Ne yazık ki çok az sayıda. Kaldı ki resimde plastik sanatlarda daha kısır olduğumuzu düşünüyorum. Ulusal düzeyde göklere çıkardığımız birçok sanatçının uluslararası arenada adları bile geçmiyor. Bizler sanatçılarımız ile övünürken neden sürekli yurtdışından sanatçılar getiriyoruz? sorgulanmalı. Popüler olanlar ayrı bir değerlendirme konusu.
MYRNA HERZOG Brezilya doğumlu olan sanatçı Myrna Herzog, erken dönem barok müziği dünyasında oldukça iyi tanınan bir viyola da gamba virtüözüdür. Aynı zamanda müzik direktörü ve viyola araştırmacısıdır. Önemli müzik dergilerinde yayınlanmış makalelerinden bazıları; ‘Quinton’, ‘the English Division Viol’ ve ‘Stradivar i’s Viols’ isimlerini taşır. Ayrıca ‘İtalyan Viyola da Gambası; Yüzyıllar ve Kültürler Boyunca’ isimli bir kitabı vardır. ‘Brezilya’nın en önemli viyolisti’ olarak tanımlanan Myrna Herzog, Brezilya’nın ilk Barok Orkestra’sı ‘Academia Antiqua Pro-Arte’nin kurucusu ve müzik direktörüdür. Viyola da Gamba perdeli, yaylı bir çalgıdır. İlk kez 15. yüzyıl ortalarında İspanya’da ortaya çıkmıştır. Rönesans ve Barok dönemlerinin en popüler çalgılarındandır. Erken ataları arasında Arap rebabisi ve ortaçağ Avrupa viellesi vardır. En yaygın türü yedi tellidir ve dörtlü akordu yapılır. Andrea CASTAGNERI, bir viyola ustasıdır. 1730-1762 yılları arasında çalışmıştır. ‘Vieu
İNCİ TANESİ Erhan Bayladı'nın Müzikal bir romanı. Müzik üzerine  Ahmet Hamdi, Peyami Safa gibi yeni bir cesur çalışma. "Nedir sevgi, nasıldır aşk? Ruhların uyuşması mı, fikirlerin örtüşmesi mi? Yoksa tencere kapak misali bedenlerin birleşmesi mi? “Uğruna Roma’yı yakarım.”, “Ya benimsin ya toprağın!” deyip de gözü yârdan başkasını görmeyenleri aşk grafiğinde mi yoksa bencillik eğrisinde mi değerlendirmeli? “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver anları / Bana seni gerek seni” diyen Yunus nasıl bir aşk ateşinde yanmaktadır. Ya Fuzuli’nin şu beytine ne demeli? Cânı için kim ki cânânın sever cânın sever Cânı  kim  cânânı için sevse cânânın sever İşte budur gerçek aşk. Sevginin tırmanabileceği nihai nokta burasıdır. Bu romanda işte böylesine gerçek ve tertemiz bir aşk hikâyesi bulacaksınız. Yunusça bir aşkı, Mecnunca bir sevgiyi heyecanla takip edeceksiniz. Kemal Bey ile Leyla’nın, tüm nitelikleri -yaşları hariç-  uyuşup örtüşen ik
ÇAĞDAŞ İLİM. Figürleri mekan içinde soyutlarken gerçeklikten tamamen uzaklaşmadan çalışmalarını sürdürüyor. Soyutlama çalışmalarında leke, çizgi ve renkler figüre dönüşmekte. Parlak renkler, melankolik atmosfer iç dünyasının dışavurumu gibidir.
OL  Dedi oldu. Erhan Bayladı Sürükleyici. Bir o kadar da mistik ve sofistike.