POPÜLER MÜZİK VE MÜZİKAL KİMLİK
GİRİŞ
Popüler müzik üzerine çalışmak, sözlerin anlamını ve müziğin ne olduğunu
betimlemek değil, popüler olan türlerin nasıl yapısal ilişkiler bütününden
geçerek sunulup “kabullenildiğini” ortaya çıkarmak amacı ile irdelendiğinde
anlam kazanır. Çünkü “Müziği yerine oturtmak konusundaki sürekli çabalar, pop
kültünün de herşey gibi çelişkilerle dolu olduğu gerçeğini gizlemektedir.”
(Frith, 2000:13),
Popüler müzik, popüler kültürün en önemli
alanlarından biridir. Bu alanı bilimsel bakış açısıyla incelemeyi
düşündüğümüzde, yapılacak çalışmalar için toplum bilimlerin yöntem ve
tekniklerini kullanmamız gerekir. Müzik, sosyo-kültürel fenomendir. Gündelik
yaşamda eğlence aracı olarak kullanılmasına rağmen önemli fonksiyonları vardır.
Bu fonksiyonların incelenmesi sözkonusu olduğunda, kapitalist üretim
ilişkilerinden, müzik beğenisine kadar oldukça geniş alanı kapsayan bütüncü [1]çalışma
perspektifine yönelmemiz gerekir.
Kapitalist üretim ilişkilerinin mülkiyet
sahipleriyle ücretliler arasındaki eşitsizliği, karşıtların çatışmasını[2] doğurmuştur.
Kültür”...bir çatışma ve mücadele alanı “ (Storey, 2000:10) olduğuna
göre,popüler kültür, kültürel çalışmalar içinde öne çıkan, bu alanın seyri
içinde kolayca meşrulaşan, dikkat çeken ve ele geçirilmesi gereken belirleyici
paradigmadır.
Popüler kültür halka ait diye bilinse de,
yönlendiricileri ve denetleyicileri[3] egemenlerdir.
Bu alan, “ … egemen güçlerin at oynattıkları, egemenliklerini pekiştirdikleri,
bu nedenle mücadele edip kazanmak istedikleri bir alan”dır. (Özbek, 1991: 10).
Popüler kültür konusunda “ mücadele” ve “
çatışma” kavramları aklımıza kimi zaman sınıfsal bir ironiyi, kimi zaman da
marksist perspektifi getirir. Konu ile ilgilenen eleştirmen, aydın, müzisyen
v.b. “ dışlama, ciddiye almama” gibi bir görüşe sahiptirler. Popüler kültürü
eleştiren ve kitleleri “apolitize” durumuna getirdiğini söyleyenlerden birisi
Adorno’dur. Adorno, felsefe ve müzik üzerine çalışmış ve bu alanlarda popüler
kültürün etkilerini, toplum için işlevini incelemiştir.[4] Adorno,
müziği “ciddi” ve “standart” diye nitelendirir. Ona göre standart müzik
gündelik yaşamın müziği ve apolitiktir. Toplumun bilinçlenmesini sağlayacak
müzik ciddi dediği çoksesli müziktir. Bu müzik bireyin zekasını geliştirici
niteliktedir. Standart olan ise, nitelikten yoksun aynı zamanda siyası erkin
güdümünde, kitleleri sunni mutluluğa sevk eden, içi boş müziktir. Ülkemizden
bir caz müzisyeni Önder Focan ise bu konudaki görüşlerini şu şekilde belirtir;
“ Popüler müziği bir müzik türü olarak algılamıyorum. … patates cipsi, deterjan
ve dondurmadan pek farklı değil. (Aktaran, Metin Solmaz, 1996: 149).
KONUM
Dışlama ve ciddiye almama popüler kültürün elitten uzak olduğu
izlenimini verse de, bu alan toplumun tüm katmanlarına eklemlenmiş durumda.
Kitle iletişim araçlarının egemenlerin elinde olması, popüler kültür
ürünlerinin sunumunun çeşitli programlar ( televole vb.) aracılığıyla yapılması
ve yaratılan yıldızların [5] davetlerine “
sosyotenin” katılması buna örnektir. Ayrıca popüler kültürü dışlamak için
yapılan reddedici eleştiriler, hem eleştireni, hem de eleştirileni gündemin
içine sokmaktadır. Ünlü romancılarımız (O. Pamuk, A. Altan vd.) ürünlerini
popüler biçemde tanıtmaya özen göstermektedirler.
Tüm bu nedenlerden ötürü popüler kültür konusunda
yapılacak çalışmalar önemli misyon içermektedir. Çünkü pop kültürü kapitalist
ilişkiler içinde dengesi egemenlere doğru ağır basan bir alandır.
Çalışmalarının objektif olması zaman zaman araştırmacıyı egemenlerle karşı
karşıya getirir. Bu noktada araştırmacının kendi etiğini sorgulaması gerektiğini
söyleyen Frith ( Aktaran Mcgregor, 2000: 17 ), Şu uyarıyı yapar, “ pop kültürü
kapitalist ideolojinin nasıl işlediğini ortaya koymaktadır. Kültürel
yorumlamanın amacı metaların bizlerden gizlediği sorunlara işaret etmektir.
Amaç ‘müzik doğru dürüst proleter değilse beş para etmez’ yargısını
ortaya koymak değildir.”
Popüler müzik eğlence sektörünün malzemesi ve
gündelik yaşamın müziğidir. Üretim ve tüketimi Kapitalist sistemin
karmaşıklığına paraleldir. Popüler müziğin gelişmişliği ve yaygınlığı sistemin
gelişmesiyle orantılıdır. Üretimin ihtiyaç duyduğu sermaye, kapitalist sistemin
içinde daha kolay temin edilerek ürünün meta karekterine bürünmesi kolaylaşır.
Popüler müzik üretici firması ve sunan bireyi yani müzisyeni bu ilişkilerin
içinde ön planda olmalarına rağmen, sermaye dönüşümünün alt
basamaklarındadırlar. Çünkü ortada ürünün dağıtımı, sunumu, reklamı ve bir dizi
ilişkileri tam bir endüstri ağını oluşturur.
Popüler alanın en önemli meta
karekteri taşıyan araçlarından birisi müziktir. Müziğin anlamlandırılması ve
yorumlanması ve sektör içinde gelişiminin incelenmesi bu çalışmanın
amaçlarındandır. Ayrıca popüler kültür alanı bireysel beğeni ve kimlik
oluşumunu nasıl etkiliyor? Sorusuna yanıt aranacak, müziğin işlevi ve anlamının
“boşaltılması sorunu irdelenecektir. Temel yaklaşım, popüler kültür içinde
müziğin kimlik oluşumuna etkisi üzerine odaklanmaktadır. Çalışma dün ve bugün
arasında eşsüremsel bağlantının ironisini ele alacağı için belge tarama yöntemi
kullanılacaktır. Konu ile ilgili çalışmalar fazla olmasına rağmen, bizim için
birincil önem taşıyan kaynaklardan yararlanılacaktır. Craig Mcgregor, Pop Kültür Oluyor (2000), Metin
Solmaz, Türkiye’de
Pop Müzik (1996),
John Storey, Popüler
Kültür Çalışmaları (2000),
Meral Özbek, Popüler
Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski (1991),
yararlanılacak birincil kaynaklardır.
Sistemin egemenleri popüler kültürün ve
popüler müziğin de yönlendiricileridir. Toplum siyasi erke müzik kanalıyla
entegre olmaktadır. Müziği yönlendiren sektör, dışarıdan bireye yön verir.
Bireyin beğenisinin altında ise kültürel arka planın etkisi vardır. Kültürel
arka plan, bireyin içinde bulunduğu toplumun tarihine gönderme yapan kavramdır.
İstanbul odaklı çalışmada, popüler müziğin belirlenmesi ve yönlendirilmesinde,
kültürel arka planı Anadolu’ya uzanan insanların durumu belirleyicidir. Bu
nedenle Anadolu’nun İstanbul’a “ taşındığı” göç konusunu kısaca ele almamız
gerekir.
GÖÇ
VE KİMLİK SORUNU
Göç,
toplumların, bireylerin hatta ulusların sosyo-ekonomik seyreden ve kültürel
yapıyı etkileyen önemli bir faktörüdür. Her konuda olduğu gibi bu konu ve
kavram için de çeşitli tanımlar yapılsa da göç genel olarak; “… kişileri
yeni bir topluluğa götüren dolayısıyla yeniden uyum sağlama sorunlarıyla karşı
karşıya bırakan yer değiştirme olayıdır.” (Tekeli,1998: 10).
Tekeli’nin sözlerinden yola çıkarak ve müziğe
yönelmek amacıyla, göç kavramını şu şekilde katagorize edebiliriz:
GÖÇ
|
EKONOMİK
|
DOĞAL AFETLER
|
SOSYAL
|
Sezonluk göç
|
Deprem
|
Sezonluk
|
Tayin ile olan göç
|
Yangın
|
Gündelik
|
|
Sel
|
Geleneğe başkaldırı vb.
|
Bu katogorilendirme işlemini
çoğaltabilir ya da daraltabiliriz. Göç konusunda iki büyük aktivite dikkat
çekicidir. Birincisi içgöç, ikincisi dışgöçtür.
Ekonomik doğal afetler
dışındaki göçler isteğe bağlı ve bireyin kendi iradesi ile yaptığı göç
eylemidir. Yaşadığı çevrenin kültürel anlamda bilincinde olan birey ya da grup
mekan değiştirme gereksinimi duyabilir. Bu aşamada yapılacak tek şey; göç
etmek, yeni mekanlar, yeni yaşam biçimleri tanımaktır. “ Geleneksel ve tarımsal
cemaatlerden kentsel sanayi ve hizmetler sektörlerindeki modern ve akılcı
örgütlenmelere doğru akan göçmenler bir yandan eski ilişkileri ve kimlikleri
[aile kanalıyla] sürdürme, öte yandan yeni ilişkileri ve kimlikleri kurma ve
dönüştürme pratikleri gerçekleştirmektedirler.” (Akşit,1998: 31). Ayrıca “…
kişiler yeni yerlere giderek öncelikle yararlanabilecekleri fırsatların
sayısını artırmaktadır. Yer değiştiren kişi mesleki ve sosyal hareketlilik
sağlıyabilmektedir. Göç ederek yeni bir yaşam biçimi seçebilmektedir.”
(Tekeli,1998: 11).
Göç ister keyfi, ister zorunlu olsun
beraberinde fiziksel ve ruhsal sorunlar doğurur. Coğrafi konuma uyumsuzluk
başta fiziksel sağlık sorunları yaratırken, kültürel uyumsuzluk; kimlik
karmaşasından, kültürel şoka uzanan ruhsal sorunlara neden olur.
Göç son noktada, gönüllü bir sürgün
hareketi, kimlik [6] kaymasıdır. Göçün
müzik beğenisine yönlendirici, güdüleyici etkisi ileriki bölümlerde ele
alınacaktır.
MÜZİKAL
KİMLİK
Bulunduğumuz ortam kimliğimizi belirlerken,
kimliğimiz etkinliklerimizi yansıtıyor. Müzik bizim için vazgeçilmez bir öğe
olmanın yanında kimliğimizi, kültürümüzü ifade eden simgeler ve davranış
biçimini bünyesinde barındırıyor.
Hepimiz belirli bir ortamda
doğarız. Doğduğumuz ortamı şeçme şansımız asla sözkonusu değildir. Belirli
konuma geldiğimizde yaşayabileceğimiz ortamı seçme hakkına sahip olsak da,
doğduğumuz çevreden dolayı kimliğimizi kazanmış oluruz. Doğduğumuz çevre bizim
kültürel şekillenmemizi belirler. Kültürümüz bize kimlik kazandırır. Kimlik,
kalıtsal bazı özelliklerin ve kültürümüzün bize yüklediği bireysellik, öznelliktir.
Kimlik tanımlamalarında eskilerin değer yargılarına başvuramayacak kadar hızla
değişiyoruz. Değişim kimliğimizin ifadesini zorlaştırıyor. Sadece “ötekilere”
karşı bir tanım yaparak kendimizi ortaya koyuyoruz. Popüler müziğin içinde geleneksel
olanın yer alması kimlik tanımlamamızda işimizi kolaylaştırabilir.
Yaşadığımız gruba ait olup olmamanın ötesinde,
kimliğimiz bizi diğerlerinden ayıran bilincimiz, ifade şeklimizdir. Kimlik
bireysel, grupsal, ulusal vb. şekillerde tanımlanabilir.
Kimlik sorunu çalışanların konuyu ele alış
biçimlerini Sayın Meşe( 1997: 431) şöyle açıklamaktadır; “ Etnolojik veya
sosyal antropolojik çalışmalar, kimlik sorununu, çeşitli kültürlerin
birbirleriyle çatışması, daha somut bir deyişle, çeşitli kültürlerin Batı
kültürüne karşı varlığını koruması çerçevesinde ele alır.”
Çalışmanın genel çerçevesi böyle olmasına
rağmen, ulusal sınırlar içinde varolan kimlik sorunu öncelikle, “ alt- üst”
kültür çatışması şeklindedir. Kimlik sorununu ortaya çıkaran bir başka neden
ise göçtür. Göçün çeşitli nedenleri olmakla birlikte kimliğin belirlenmesinde,
olumlu- olumsuz etkileri olmaktadır. Farklı(lık)larla karşılaşan birey kendi
kimliğinin bilincine varmakta, iyi-kötü yanlarını görmektedir. Kimliğin oluşum
süreci yaşamın her alanına yansımakta, farklıların olumlu ve iyi yönleri
diğerlerinde komplekse neden olmakta ya da yanlış algılanarak içinden çıkılması
zor durumları doğurmaktadır.
KAOS
Cumhuriyet sonrası müziğimizdeki
“gelişmelerin” nedeni budur. Aydınlarımız “modern” diye tanımladığı Batı
müziğini model alıp, kimliğimizin yeniden inşası için kullanmaya çalıştılar.
Müziğin kendi dinamiğinde gelişimi “çeşitli yönlendirmeler” sonucu engellendi.
Aslında “ … kendi öz kimliğinin, kültürünün, zevkinin, vb. üzerine sorgusuz
sualsiz batıcılığı kondurmaya çalışan (ve elbettte bunu başaramayan) aydın [7]…”larımız
yanıldılar. Çünkü biz modernleşme adına kendi kültürümüzü eleştirerek dışlıyor,
tamamen başka bir kültürü almaya, özümsemeye çalışıyoruz. Eleştiri yapmasını
bilmiyoruz. Bizde “eleştiri, akıl yollarını kapamak, metaları ve tarzları
önceden belirlenmiş kalıplara sokmak anlamına geliyor.” (Frith,2000: 13).
Bireyin yer değiştirmesi, sahip olduğu
tarihin, kültürel estetik yargılarının yer değiştirmesi anlamına gelir. Kırdan
kente gelenler, geleneksel yaşam estetiğinin melodik dışavurumu olan müziğin ya
da müzik beğenisinin taşıyıcısıdırlar. Kent- kır arasında taşıyıcı olanlar kırı
kente, kenti kıra dönüştürürler. Onların en büyük destekçileri, maddi kültür
ürünlerinin bu dönüşümde yer almasıdır. Her kültürel grup kendi yaşam koşullarının,
doğduğu- yetiştiği ortama benzemesini ister. Sonuçta; köy dernekleri, türkü
kafeleri, hemşehri geceleri vb. oluşumlar kentin ortasında ya da periferik
tarzda boy gösterir
Türküler sıla “ özlemini” giderirken, kent atmosferindeki endüstiriyel
dinamiğin etkisi ile değişime uğrar. Bağlama, yanında gitar ile icra edilir ya
da elektronikleşir. Köyden taşınan türküler, içselleştirdiği ensturumanları
yanına alarak köye döner. Kitle iletişim araçları ile desteklenen popüler
kültür, müzik içinde tüm değerleri özümseyerek, kendine özgü tarzda geri sunar.
Müzik artık popüler kültürün içinde standartlaşmış ve üretildiği ortama
yabancılaşmıştır.
Gelenek yavaş yavaş geri dönüşü olmayan, savunulamayan ironi ile popüler
kültüre eklemlenmiştir.
GELENEĞİN
POPÜLER ALANDAKİ ROLÜ
Tarihte varolan kültürel yaşam biçimlerinin, normatif tutumların, estetik
anlayışın günümüz için herhangi bir önemi olmadığı düşüncesi “gelişme” ve
“ilerleme” adına engellenir. Geçmişin yaşam koşulları, bunların yarattığı tüm
kurumlar bugün için geride kalan, “çağdaş olmayan” toplumsal-kültürel
değerlerdir. “Diğer taraftan, eski nesnelerin prestij ve çekiciliği, onları
seyretme [dinleme] arzusu... ” (Shils,2002:146) hala sürmektedir. Buna bağlı
olarak “...son zamanların toplumlarının hayatının büyük bir kısmı, uzak
geçmişten miras alınan kurallarla uygun biçimde uzun-ömürlü kurumlar içinde
sürmektedir...geçmişe moral, duygu ve entelektüel güvenle belli belirsiz bir
dönüş, farkedilebilir durumdadır” (Shils,2002.146).
GELENEKSEL POP
Türkiye’de yapılan müzik, göçün nedenlerinden ötürü gelenekseldir. Kapitalist
sisteme entegre olmuş müzik endüstrisi, kitlesel meta sürümünü popüler kültüre
aktardığı geleneğin üretimi müziklerle besleyerek kazanç sağlamaktadır. Popüler
kültür, geleneğin kendisi için işine yarayan, satabileceği tüm yanlarını alıp,
işleyerek halka sunmaktadır. Toplumsal sağduyunun popüler müzikte kendini bulma
nedenlerinden birisi, geleneğin kalıntılarını metaforik biçimde bu ürünlerde
görebilmesidir. Asla ulaşamayacağı sınıfsal üst düzey konumunun sahte eşitlik
beşiği popüler kültür, bireysel varlığına anlam kazandırmaktadır.
Popüler müziğin geleneksel müziği kullanımındaki
diğer bir neden de anonimliğinden gelir. Geleneğin kendine özgü kültürelliği
ifade biçimi yazılı değil, sözlüdür. Sözelin her aktarımı aynı zamanda yeniden
üretilmesini doğurur, “sonraki asıl versiyonunu elde etmek imkansız hale
gelir.” ( Scott, 1995). Ürünün sahibinin belli olmaması, onu sahiplenilebilir
konuma getirirken telif sorununu da bertaraf eder.
Popüler müziği yaygınlığı ve
niteliği açısından kapitalizmin ürettiği halk müziği diye düşünebiliriz.
Üretimin boyutları ve türlerin aynı sektör içinde birlikteliği, bunun yanında
ritimlerin tekdüzeliği bizim müzik türlerini ayrıştırmamızı zorlaştırır.
Medyanında etkisiyle genel olarak kırda üretilen halk müziği, kent kültürünün
etkisinden kurtulamaz. Etkileşimin uzun vadeli sonucu; üretilenlerin müzik
endüstrisine uygunluğu, varolanların uyarlanmasıdır.
Müzik hegemonyası (endüstrisi) ürettiği
ürünlerde halkın beğenisini asgari düzeyde dikkate alır. Çünkü ürününün
satılacağı büyük çoğunluk bu kesimdendir. Popüler müziğin kaynağı halk
müziği ile beslenir. Pop kültürü geleneğe dayanarak varlığını sürdürür.
Popüler müzik, popüler kültür gibi zaman
ve mekan içinde eşsüremlilikten dolayı birbiriyle entegre durumda varlıklarını
sürdürürler.
Geçmişin müziğine bugünün müziği
oturtulmuş, bugünün müziğinde geleceğin tohumları yeşermiştir. Aslında popüler
müzik; geleneğin üstüne oturtulan, kapitalist eğlence kültürünün “metalaşmış”
hali midir? sorunsalı bizi geleneğin yapısal dönüşümünü irdelemeye
yönlendirir. Geleneğin yapısal dönüşümünü araştırmak derin bir tarihi çalışmaya,
geniş sosyoloji-antropoloji yöntemi kullamaya gereksinim duyar.
Popüler kültür
konusu alt başlığında en yaygın inceleme alanı müziktir. Yaratılan kimlik
erezyonunu, birey varolma mücadelesi vererek gidermeye çalışır. Mücadele
süreci, sahte kimlik kazanımına yol açar. Grupça gidilen konserler, kült haline
getirilen müzik “sanatçıları” ve onlara duyulan hayranlık. Bu aktivitelerle
kitleyle bütünleşmeye çalışan birey, kendi iç dünyasının şizofrenisini
dışlayarak öne çıkma, bütünleşme ironisiyle hiçliğini eritmeyi amaçlar.
Gündelik yaşamın ortasına yerleşen müzik adına her şey, sahiplenilip
tüketilmesi gerekendir. Kimlik ancak tüketilenin ne olduğuna göre
belirlenmektedir. Medyada yer alan parçaları mırıldanamıyor, onları
söyleyenlerin özel yaşamını bilmiyorsanız, ait olduğunuz bir yer yok
demektir. Aidiyetin olmaması dışlanmışlığı yaratarak melankoliyi doğurur.
Kültürel koşulların yarattığı apolitik durum, melankoli ile birleştiğinde
bunlardan kurtuluş olarak görülen popüler müziğe yönelinir. Tam da bu noktada
popüler müziğin “çare” olacağı düşünülürken popüler kültür atmosferi bireyi
esir alır.
SONUÇ
Popüler kültür, iktidarın manipüle edici alanı, müzik bu alanın ileti
kodlarıdır. Popüler müzik, kente uyum sağlama sürecinin ara momenti iken
zamanla bireyi kuşatarak yaşamın kendisine dönüşür. Kimlik problemi popüler
müziğin “sıradanlığı” ve yarattığı sahte grup simülasyonu ile çözülür.
Sıradanlık gelenekselin metaforu gibi algılanır.
Müziğin anlamlandırılması söz konusu olduğunda
“bana hitap ediyor” gibi muğlak yanıtlarla geçiştirilir. Yanıtlar aynı zamanda
rasyonel yaşam alanlarının popüler kültür içindeki hapsolmuşluğunu,
donmuşluğunu bize duyurur.
Popüler müziğin
oluşturduğu simgesel kahramanların modeli kültürel arka planımızı eriterek,
bizi bilinçsizleşme boyutuna iter. Bu boyutta artık bireysel yargıların yerini
ortak tüketilen ürünlerin başdöndürücü hazzı almıştır. Müzik beğenisi bilinenin
ötesinde sunulan modellerin görselliği üzerinden, bizi ne kadar etkilediğine
göre dönüşüme uğramıştır.
Müzikalitenin yerini görselliğin verdiği haz ilkesi mi almıştır? Yoksa popüler
kültürün müzik boyutu bizi Freud ‘yen egolarımızdan mı yakalamıştır?
Bu yazı Folklor/Edebiyat 2004/04.Sayfa. 63-69 yayınlanmıştır.
KAYNAKLAR:
Akşit, Bahattin.
“ İçgöçlerin
Nesnel ve Öznel Toplumsal Tarihi Üzerine Gözlemler: Köy Tarafından Bir
Bakış.” Türkiye’de
İçgöç. İst:Tarih Vakfı,1998.
Çulhaoğlu, Metin. “
Bizden Ne Çıktı Ne Çıkar?” Yazın. Ocak 1997/74:6.
Dellaloğlu, F. Besim.
Frankfurt Okulunda Sanat ve Toplum. İst. Bağlam Yayınları, 1995.
Güvenç, Bozkurt.
Kültür Konusu ve Sorunlarımız.
İst: Remzi Kitabevi,1985.
Lull, James (Haz.).
Popüler
Müzik ve İletişim. (Çev:
Turgut İblağ). İst: Çivi Yazıları, 2000.
…..............
Medya İletişim
Kültür. (Çev: Nazife Güngör). Ank: Vadi Yayınları, 2001
Mcgregor, Craig.
Pop Kültür Oluyor.
(Çev: Gürol Özferendeci). İst: Çivi Yazıları,
2000.
Mcrobbie, Angela.
Postmodernizm
ve Popüler Kültür. (
Almıla Özdek). İst: Sarmal Yayınları, 1991.
Meşe, Gülgün.
“
Yaşam Stilleri ve Kolektif Kimlik Etkileşimi” Cumhuriyet, Demokrasi ve Kimlik.
İst: Bağlam Yayınları,1997.
Özbek, Meral.
Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski. İst: İletişim Yayınları,1991.
Scott, J. C.
Direniş Sanatları ( Çev: Alev Türker
) İst: Ayrıntı Yayınları ,1995.
Shils, Edward.
“Gelenek” İnsan
Bilimlerine Prolegomena (
Çev: Hüsamettin Aslan ) İst: Paradigma Yayınları, 2002.
Solmaz, Metin.
Türkiye’de Pop
Müzik. İst: Pan Yayınları, 1996.
Storey, John.
Popüler kültür
Çalışmaları.(Çev: Koray Karaşahin). İst: Babil Yayınları, 2000
Tekeli, İlhan.
“Türkiye’de İçgöç Sorunsalı Yeniden Tanımlanma Aşamasına Geldi.” Türkiye’de İçgöç.
İst: Tarih Vakfı Yayınları, 1998.
Yüksel, N. Aysun.
Tarkan
Yıldız Olgusu. İst: Çivi Yazıları, 2001
[1] Kültürel
çalışmalarda bütüncü yaklaşımın hemen tüm akımlarda vazgeçilmeyen perspektif
olduğuna değinen önemli bir çalışma için bakınız. Bozkurt Güvenç. Kültür
Konusu ve Sorunlarımız. İst:
Remzi Kitabevi, 1985.
[2] Bu konuda
özellikle Marrksist çalışmalar yaygındır. Kültürün üretim ilişkilerinden
kaynaklanan sınıf çatışmalarına yönelik yaklaşım ülkemizdeki çalışmalarda da
kendini gösterir. Örneğin ürün yayınları çıkardığı süreli yayın Praksis,
bu alana yönelmiştir.
[3] “Sosyo – ekonomik
seçkinler, toplumu kendi tercihleri olan ideolojik gündemle donatmayı
başarırlar, çünkü onlar kitle iletişimi de kapsayan iletişimin sembolik
biçimlerini dağıtan kurumları (kitle iletişim araçları) denetlemektedir.” Lull,
2001: 21.
[4] Besim F.
Dellaloğlu. Frankfurt
Okulu’nda Sanat ve Toplum. İst:
Bağlam Yayınları, 1995.
[5] Yıldız
olgusu, popüler kültürün içinde başlı başına bir sektör oluşturabilecek
olgudur. Yıldız, ürünün sunumunda kendisi de bir meta olarak sektörün içinde
yer alır. Yıldız yaratmak kapitalist sisteme özgüdür. “endüstirileşen hizmet,
bireyin organize biçimde başka deyişle belli zaman araıklarında çalışmasını ve
dinlenmesini gerektirir. Böylece birey çalışma dışında bir zamana sahip olacak
ve bu zamanı değerlendirme gereksinimi duyacaktır. Boş zaman endüstirileşmiş
eğlencenin müşterisi olur.” (Yüksel,2001).
[6] Göçlerde varolan
kimlik profillerinin yıllara göre dağılımı için bakınız. Bahattin Akşit agm.
[7] Çulhaoğlu,
Metin. “Bizden Ne Çıktı Ne Çıkar?” Yazın Dergisi.
Ocak.1997/74: 6