4 Mart 2013 Pazartesi


SAYGUN’A SAYGI


                                                                                     VURAL YILDIRIM-Müzikbilimci


Sanat eğitimi almış bireyler olarak hepimiz, sanatsal düşüncemizi geçmişin üzerine oturtuyoruz. Müzik sanatı, yüzyıllardır süregelen birikimin ürünü olarak çağımızda yeniden şekilleniyor. Geldiğimiz noktadan geriye baktığımızda, müzik tarihinin onurlu sayfalarını dolduranların, bizlere sağladığı katkıların farkına varabiliyoruz.
            Müzikal kültürün, bir dönemde, bir günde ortaya çıkmadığını söylersek yanlış olmaz. Tarihin derinliklerindeki üretim sancıları, sevinçleri, sıkıntıları hala yaşanıyor. Tarihe olan bağlılığımız ve onu farklı algılama biçimlerimiz bizlerin farklı türlerde ürünler vermesine neden oluyor. Böylece müzik eserleri gruplaşmaya,  gruplaşmalarda ekolleşmeye, stillere, türlere kaynaklık ediyor. Müziğin tarihinde ve günümüzde ele alınıp anlatılması, yazılması, incelenmesi için çabalayanlar, müzikoloji - etnomüzikoloji alanlarını yarattılar. Bu disiplinler artık müzik bilimleri olarak biliniyor.
            Türkiye de müzik bilimleri açısından şanslı ve bir o kadar da şanssız bir ülke. Şanslı çünkü, zengin bir müzikal coğrafi alan üzerinde. Şanssız çünkü müzikoloji çalışmalarının kısırlığı hala aşılamadı…
            Müzik bilimleri çalışmalarında önemli isimlerimiz var. Bunlardan A. Adnan SAYGUN doğumunun yüzüncü yılı (İzmir-1907) nedeni ile 2007 yılında paneller, konserler vd. etkinliklerle anıldı. Yeniden gündeme taşlındı. Genç müzisyenlerimize tanıtıldı.
            Besteci yönü ile bilinen Saygun, müzik bilimlerindeki çalışmaları ile aynı zamanda müzikolog ve müzik kuramcısı olarak tanınır. Din bilimi ile ilgilenen ailesinin bu yönü kendi müzikal felsefesinin temellerini oluşturmuştur. Eserlerinde insan, mistisizm temaları ön plandadır. Buna en güzel örnek Yunus Emre Oratoryası’dır.
            Babası matematik öğretmeni olan Saygun için eğitim kaçınılmaz yoldu. İlk müzik derslerini okul yıllarında müzik tarihinin gizli kahramanlarından İsmail Zühdü’den almıştır. Daha sonra piyano çalışmalarına başlayan Saygun, Birinci Dünya Savaşı günlerinin karanlık atmosferinde müziği bırakmamıştır. Savaş günleri kendisinde önemli izler bırakmış ve “ ölüm, yaşam, insani değerler” konuları iyice kendisini göstermeye başlamıştır. Fransızcayı kendi çabası ile öğrenmiş ve piyano ile eşlik çalışmalarına başlamıştır.
            Babasının kendisini düzenli bir işte çalışıyor görmek istemesi sonucu, birçok iş denemesi olmuş, fakat sonunda müzik aşkı ağır bastığı için tüm işleri bir kenara bırakmıştır. İzmir Lisesi’nde müzik öğretmeni olarak göreve başlar. Daha sonra yurt dışına müzik eğitimi almak üzere gider. 1928 yılında Paris’te Schola Cantorum’da müzik eğitimine başlar. Çok yönlü müzik eğitiminin sonunda 1931 yılında yurda döner. Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nde kontrpuan ve teori dersleri vermeye başlar. Riyaseti Cumhur Orkestra Şefliği yapar.
            1934 yılında İran Şahı’nın ülkemizi ziyareti sırasında, Atatürk’ün genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çalışmalarını sergilenmesi isteği nedeni ile Saygun’dan bir opera istenir. Bir ay gibi kısa bir sürede İran Şahı’nın ziyaretine Özsoy operası yetiştirilir ve sergilendiğinde büyük beğeni toplar. Bu olay Türk müzik tarihinde ilklerdendir.
            1939 yılında Halkevleri müfettişliği yapar. Müziğin kültür ile olan ilişkileri daima ilgi alanıdır. Folklor ve etnografya, etnomüzikoloji çalışmalarını daima sürdürür. Bir milletin müziğinin temellerinin halk müziği ile paralelliğini savunur. Bu konuda kendisi gibi düşünen Mahmut Ragıp Gazimihal de aynı yönde çalışmaktadır. Halk müziğinin koyu bir savunucusu ve araştırıcısı olan Saygun, eserlerinde halk müziğini soyut bir biçimde kullanır. Yunus Emre Oratoryosu müzikal anlayışının ve felsefi görünüşünün somut örneklerindendir.
            Cumhuriyetin ilanından sonra başlatılan müzik çalışmalarında önemli bir sembol olan Saygun, 1991 yılında aramızdan ayrıldığında, ardında çok değerli ve önemli eserler bırakmıştır.
            Eserlerinden bazıları: Yunus Emre (oratoryo), Taşbebek (oratoryo), Manastır Türküsü (koro), Üç Ballad (şan ve piyano), Bir Orman Masalı (orkestra için bale müziği), Halay (orkestra), Keman Konçertosu.
            Yayınları: Musiki Nazariyatı (dört cilt), Türk Halk Musikisinde Pentatonizm, Yalan /sanat konuşmaları(Bağlam Yayınları Müzik Bilimleri Dizisinden Seyit Yöre’nin güncellemesi ile yeniden yayınlandı) .
A.      Adnan SAYGUN hakkında çok sayıda tez ve bitirme ödevi yapılmıştır.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

                    Sessiz Bir Çığlıktır Hakan Ali Toker Ritüellerin gündelik yaşamdan koparak, kamusal alan dışına çıkmasıyla birlikte müzi...